Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Reha Günay

8.9/10
26 Kişi
130
Okunma
7
Beğeni
2.003
Görüntülenme

Öne Çıkan Reha Günay Gönderileri

Öne Çıkan Reha Günay kitaplarını, öne çıkan Reha Günay sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Reha Günay yazarlarını, öne çıkan Reha Günay yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sinan, Süleymaniye için şöyle der: " Kubbeleri güzellik denizinin dalgaları gibi, renkli kemerleri gökkuşağı misali göğe yükseldi."
Sayfa 105Kitabı okudu
‘’Tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlı oldum; pergelin diğer ayağı gibi başka diyarları gezmeye özendim. Her yüksek eyvandan bir köşe her viran tekkeden bir kırıntı belleyip İstanbul’a döndüm.’’ Mimar Sinan
Reklam
“Sinan, Süleymaniye için şöyle der; ‘Kubbeleri güzellik denizinin dalgaları gibi, renkli kemerleri gökkuşağı misali göğe yükseldi.’”
Sayfa 115 - Yem YayınKitabı okudu
“Sinan, bu kadar çok yapı yerine, tek yapı olarak sadece İstanbul Süleymaniye, Şehzade, Kadırga Sokollu Mehmed Paşa, Edirne Selimiye ve Edirnekapı Mihrimah Sultan camilerinden birini yapmış olsaydı bile çok büyük bir mimar olarak kabul görürdü.”
Sayfa 21 - Yem YayınKitabı okudu
“Edirne Selimiye Camisi’nde müezzin mahfilini kubbenin tam altına yerleştirmesi de akustik alanında bir yenilik sayılır. Ayrıca Selimiye Camisi’nde kıble yönünde bulunan revak da ilk ve tektir.”
Sayfa 92 - Yem YayınKitabı okudu
Reklam
' "Doğrusu mimarlıktan daha zor bir sanat yoktur. Kim bu şerefli mesleği yapıyorsa, inşa ettiği binanın yeri sağlam olmadıkça temele başlamasın." Tuhfetü`l Mimarîn '
Sayfa 126
Tarih boyunca mekânların insan ölçülerine uyumları ya da uyumsuzlukları çeşitli dönem ve üslupların özelliklerinden biri olmuştur. Ortaçağ'da mekânlar insan ölçüsüne yakın, Gotik ve Barok'ta insanı ezen boyutlarda tasarlanmıştır. Japon çay evinde mekâna 80×80 cm'lik bir kapıdan sürünerek girilir. Bu davranış içerideki törene, insanlara saygı göstermek anlamına gelir. Doğu kültürlerinde odaya giriş kapısı alçaktır, içeri girerken başınız dik değil, boynunuzu bükerek girersiniz. Dikta rejimlerinde ise ölçülerin insanı ezdiğini görüyoruz. Baskıcı yönetimlerin yüksek kapıları, tavanları ve konuşmacı kürsüleri sizi daha baştan küçültmeyi amaçlar. Modern mimarlıkta insan ve mekân uyum içindedir çünkü mekân, insan ihtiyaç ve eylemlerine göre tasarlanır.
Vakıf temel olarak, bir malın kamu hizmetine devredilmesidir. Vakfın kurucusu, sahibi olduğu mülkün kira gelirini vakfa tahsis eder. Bu durum, İslam inancına göre "mülkün Allah'a adanması" anlamına gelir. Böylece artık hiç kimse (hatta sultan bile) bu mülkiyette hak iddia edemez ve hizmetin devamlılığı sağlanmış olurdu. Vakıf kurulmasının bir gerekçesi de zengin kişilerin mülkiyet haklarını bu yolla koruma çabasıydı. Her şeyin sultana ait olduğu o dönemde, miras bırakma hakkının olmaması ve sultanın istediği an istediği kişinin mülkünü elinden alabilme olasılığı her zaman vardı. Ancak bir vakıf kurulunca artık o kişinin mülkleri güvenlik altına girmiş oluyordu. Mütevelli olarak kurucu, ailesi, akrabaları maaş alarak vakıftan besleniyor, ailesi sanki miras edinmiş gibi bu haktan yararlanıyor, vergi de ödemiyordu. Üstelik kişi, böyle bir hayır işi yaptığı için hem toplumda saygınlık hem de inancı uyarınca sevap kazanıyordu.
‘’Tıpkı bir pergelin sabit ayağı gibi kararlı oldum; pergelin diğer ayağı gibi başka diyarları gezmeye özendim. Her yüksek eyvandan bir köşe her viran tekkeden bir kırıntı belleyip İstanbul’a döndüm.’’ Mimar Sinan
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.