Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rene Grousset

Rene GroussetBozkır İmparatorluğu yazarı
Yazar
8.7/10
28 Kişi
146
Okunma
17
Beğeni
2.924
Görüntülenme

Rene Grousset Sözleri ve Alıntıları

Rene Grousset sözleri ve alıntılarını, Rene Grousset kitap alıntılarını, Rene Grousset en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Anadolu’nun Türkleşmesi Selçuk hanedanının eseri olmaktan ziyade, Selçuk hanedanına sık sık başkaldıran Türkmen aşiretlerinin ve küçük emirliklerin eseridir.
Sayfa 187
Moğolistan’da olduğu kadar Batı Türkistan’da da Suyei hanedanının Çin’i büyük savaşlar yapmadan, sadece alışılagelmiş entrikalarla Türk’ün kudretini dağıtmış, dik kafalı kağanları yok etmiş ve tahta kendi üstünlüğünü kabul edecek kağanları geçirmişti.
Sayfa 120
Reklam
Keykavus çok korku içinde idi. Zira evvelce gördüğümüz gibi 1256'da onun ordusu Aksaray'da kendisini perişan eden Moğol generali Baycu'ya karşı durmak teşşebüsünde bulunmuştu; fakat eşsiz bir dalkavuklukla Hülagu'yu teskine muvaffak oldu. Bir çift çizme üzerine portresini yaptırdı ve "köleniz hükümdarının haşmetlu ayağını kendi başı üzerine basarak onu şereflendirmek lutfunda bulunacağı ümidindedir." Diyerek bunları kızgın olan hana takdim etti. Bu hareket İslâmın içine düştüğü alçalmanın derecesini göstermektedir.
Sayfa 362Kitabı okudu
Bu arada batıya üzenginin Avarlar tarafından sokulmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmek isteriz.
Sayfa 204
Hep şans (!)
…pek tabii İslam topraklarının en ucuna kadar eriştikten sonra Anadolu’da can çekişmekte olan Selçukluların yerine geçen ve oradan, DUYULMAMIŞ BİR TALİHLE Bizans’ı fetheden Osmanlı Türklerinden hiç bahsetmiyoruz.
Sayfa 25
An Lu-şan’a da Moğol demezsin be! :D
T’ang hanedanının neredeyse devrilmesine sebep olacak isyanın başında Ngan Lu-şan adında Çin’in hizmetinde çalışan bir Kıtay, yani bir Moğol vardı.
Sayfa 149
Reklam
Bu yörede, ormanda yaşayan Moğol oymakları Merkitlerin sözü geçiyordu. Onları kazanabilmek için kızını, başbuğları Toktoğa'ya verdi. Yine de elle tutulur bir destek göremedi.
Eh tabii ki bütün dünya Hint-İran-Avrupa kökenli.
Böylece, “ülkenin VIII’inci asrın ikinci yarısında Türk milleti tarafından fethinden önce, Yarkand ve Hotan’dan Lob-nor’a, Kaşgar, Kuça ve Karaşahr’dan Turfan’a Tarım’ın kuzey ve güneyindeki Hint-Avrupa vahaları kültür bakımından Altay’a ve Bozkır medeniyetlerine değil, fakat Hindistan ile İran’ın medeniyetlerine bağlıydı.
Sayfa 81
Başbuğ ırklar, başka kavimlere şahlık eden milletler azdır. İşte Romalıların yanında, Türkler ve Moğollar bunlar arasındadır.
Reklam
Ankara'nın zaferi de, Yunanlıların değil, İngiltere'nin yenilgisidir. Bu İngiltere'nin Amerika'daki sömürgelerinin isyanından beri içine düştüğü en büyük mağlubiyettir
Sayfa 169 - Akçağ Yayınevi
Hunlardaki fiziki görünümü, çocuklukta kasten yapılmış tağyirata atfeden Sidoine Apollinaire, "şekilsiz ve düz bir et fazlalığı halinde" yassı burunlu çıkık elmacık kemikli, bir mağarada gibi göz çukuruna batmış gözleriyle bu brakisefallerden daha az dehşet ve nefretle bahsetmez. "Gözlerin batıklığına rağmen bu insanlar en uzak mesafeleri seçen keskin nazarlara sahiptirler." Filhakika göçebenin kartal gözü, geniş mesafeleri araştırmaya, geyik ve yabani at sürülerini tâ stepin ufuklarında fark etmeye alışmıştır. Aynı müellifin, steplerin ebedi atlısını şayanı hayret bir şekilde resmeden şu güzel mısraını zikredelim: "Hun, ayakta durduğu zaman ortanın altında bir boy gösterir. Atına bindiği zaman ise büyüktür." Bu portreyi Çin vakanüvislerinin Hiyong-nular hakkında bize bıraktıklan tasvirle mukayese etmek ilginç olacaktır. Tip ve âdetler, her şeyi aynıdır. Çin ve Hristiyanlık âlemi de Moğollar hakkında bize yine bunlara eş bir portre bırakacaktır. Hun, Türk yahut Moğol; bu step adamı, büyük başlı, bacakları üzerinde kısa görünen cesim gövdeli bu brakisefal adam, daima at üzerinde görülen bu göçebe, ziraat sahalarının eşiğinde dolaşan Yukarı Asya'nın bu "atlı tirendazı" yerleşik medeniyetlere karşı yağmalarla geçen on beş asırlık bir müddet içerisinde hiç değişmemiştir.
Grousset’in güzel benzetmelerinden
Yerleşik ile göçebenin birbirlerine karşı duydukları duygular, aynı modern bir şehirde bulunan kapitalist bir cemiyet ile proletaryanın birbirine duyduğu duyguların aynısıdır…
Sayfa 13
Gök-Türkler
Silah olarak, yay, ok, ıslık çıkaran ok, zırh, mızrak, kılıç ve hançer kullanırlardı. Kemerlerinde kabartmalı, oymalı süsler bulunurdu. Bayrak direklerinin tepesine altından bir dişi kurt başı asarlardı. Hükümdarlarının silahlı muhafızlarına kurt (böri) denirdi. ... Kağan'ın otağı, güneşin doğduğu yere saygı maksadıyla doğu tarafına açılırdı. Şeytanlara ve ruhlara saygı duyarlar ve şamanların dediklerine inanırlardı. Muharebe esnasında ölmekten büyük şeref duyarlar ve hastalıktan ölmekten çok utanırlardı.
Gerek manevi gücü, gerek çıkarları en çok zarara uğrayan memleket İngiltere idi. İngiliz diplomatların konferansta elde ettiği tamamıyla kısmi başarılara rağmen Lozan Barışı, İngiliz emperyalizminin Doğu'da kesinlikle yenilgiye uğradığını gösteriyordu. Lord Curzon'un tâ İstanbul'dan Afganistan'a kadar tesis etmek hayalini kurduğu imparatorluktan Afganistan, İran ve Anadolu kopmuştu. Artık İstanbul da İngiltere'nin elinden çıkıyordu. Son kalan işgal devletleri güçlerinin İstanbul'dan çekilmesi (2 Ekim 1923) Türklerin kesin başarısı demekti. İngilizler Doğu'yu ellerinden kaçırmış, donanmaları Boğazlardan kovulmuş, büyük savaşın dünyanın bu kısmında sonucu onlar için artık bitmişti. Sanki 1918'de İngiliz İmparatorluğu Türklere mağlup olmuştu.
Sayfa 28 - Akçağ Yayınevi
219 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.