Serpil Tezcan, 1960 yılında Yozgat'ta doğdu. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında faal görevlerde bulundu. Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Halen çeşitli projeler üzerinde çalışmaktadır. Evli ve üç çocuk annesidir.
Umudumuzu yitirmiş vaziyette döndük geliyoruz. Mustafa;
- İyi ki yanlış adres. Ya gerçekten doğru olsaydı. Anneni bulmadan kaybetmiş olacaktık.Birkaç adım uzaklaşmıştık ki; konuştuğumuz kız arkamızdan seslendi.
- Bakar mısınız!
- Ne oldu bacım?
- Aklıma geldi. Yolun sonunda bir bakkal var. Orayı işleten kadının kız kardeşinin adı da Zahide’ydi galiba. İsterseniz bir de oraya sorun.
- Teşekkür ederiz bacım.
- Önemli değil. Keşke senin gibi bir kardeşimiz olsaydı.
Yolun sonunda ki bakkala vardık. Ben bir kenarda durdum. Olacakları bekliyorum.
- İyi günler abla, biz birini arıyoruz.
- Buyurun kimi arıyorsunuz.
- Zahide adında birini tanıyor musunuz? Şu memleketliymiş.
- Hayırdır ne yapacaksınız? Neden arıyorsunuz?
- Biz Kırıkkale’den geliyoruz. Çok önemli bir konu vardı da.
- Ne dediniz? Kırıkkale’den mi? Yoksa sen Aykut musun? Aykuuut diyerek bayıldı.
*
İçeriden birileri çıktı. Konu komşu koşuşturdu. Su kolonya derken kadın kendine geldi.
- Yavrum benim sen Aykut’sun değil mi. Tıpkı annene benziyorsun. Seni hemen tanıdım.
Kopya gibisiniz. Annenle yıllardır bu anı bekliyorduk yavrum. Ben senin teyzenim.
- Peki ya annem yaşıyor mu? Sen ondan haber ver.
- Dur acele etme hele kendime geleyim bir. Oh Allah’ım. Annen yaşıyor şükürler olsun ,ama burada değil yurtdışına gitti. İkinci kez evlenince kocasıyla birlikte Avustralya’ya yerleştiler. Ama annen hep haberini bekliyor. Umudunu hiç kaybetmedi. Giderken bana” abla göreceksin Aykut benim oğlumsa beni arayıp bulacak” demişti.
Gizemli başlayan hikaye hızla ilerliyor. Dili akıcı ve sade. Konu ilgi çekici. Elinizden bırakmadan tamamlanabilecek sürükleyici bir novella. Severek okudum. Tavsiye ederim.
Öylece uyudukları bir gece Zafer sessizce gelip çocukların üstünü örttü.
Gelişini duydum baba
Yatağın yanına gelip
Usulca üstümüzü örttün.
Sonra dikilip durdun.
Eğilseydin görecektin,
Saçlarımın yüzüme döküldüğünü
Serçe parmağınla
Çekseydin saçlarımı yüzümden
Ben yine uyuyormuş gibi yapardım.
Açmazdım gözlerimi.
Hatta sarılsan yine de açmazdım.
Seni gördüğümü
Sana göstermezdim baba.
Şermin babasını görmüştü ama belli etmedi. Babası uzaklaşınca;
- Abla sende gördün mü? Babam geldi.
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma
Zafer’in yeğeni esprili şakacı biriydi yol boyunca Mete’yi yumuşatmayı başardı.
Kasabaya vardıklarında baba eski öğretmen arkadaşlarıyla çarşıda dolaşıyordu. Munzurluk yapmayı seven yeğen Mete’nin ellerini tutarak;
- Bak Mete şurada yürüyen üç adam var ya görüyor musun?
- Evet gördüm.
- Onlardan birisi senin baban bakalım tanıyabilecek misin diye gönderdi.
Adamların sırtı dönük ellerini arkalarına bağlamış sohbet ediyorlar. Mete koştu ortada duran adamın ellerini arkadan tuttu, adam arkasını dönüp;
- Aman çocuğum sen de kimsin?
- Ben senin oğlun Mete’yim!
Zafer başını kaldırıp uzaktan onları izleyen yeğenini gördü. Yeğeni başını sallayarak onayladı. Mete doğru adamı tutmuştu. Zafer’in yeğeni gördükleri karşısında çok etkilenmişti.
Gri PerdelerSerpil Tezcan · Beda Yayınları · 20066 okunma