Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

William Bynum

William BynumBilimin Kısa Tarihi yazarı
Yazar
8.7/10
59 Kişi
234
Okunma
7
Beğeni
1.849
Görüntülenme

William Bynum Gönderileri

William Bynum kitaplarını, William Bynum sözleri ve alıntılarını, William Bynum yazarlarını, William Bynum yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babilliler gökyüzünü on iki parçaya böldüler ve her parçaya belirli takımyıldızlarla (veya burçlarla) ilgili bir isin verdiler.Gökyüzündeki noktaları birleştirerek çeşitli objelerin ve hayvanların resimlerini çıkardılar;örneğin bir takımyıldızını teraziye,bir başkasını akrebe benzettiler.
Sayfa 10 - AlfaKitabı okuyor
Bir dakikada altmış saniye,bir saatte altmış dakika olmasını gerektiğini söyleyen babillilerdir.Ayrıca bir çemberde 360 derece ve bir haftada yedi gün bulunduğunu söyleyenler de onlardır.
Sayfa 9 - AlfaKitabı okuyor
Reklam
Hindistan ve Matematik
En ünlü Antik Hintli matematikçi Brahmagupta, 7. yüzyılda prizmaların ve diğer geometrik şekillerin hacimlerini hesaplamaya çalıştı. "O" rakamından söz eden ilk kişi oldu ve O'la çarpılan her sayının "0" olduğunu biliyordu. Bir diğer Hintli matematikçi Bhaskara (d. 1115) bir sayı O'a bölündüğü zaman sonucun sonsuz olacağını bulduğunda aradan neredeyse 500 yıl geçmişti. Bu kavramlar olmadan dünyanın modern matematiksel açıklamaları imkânsız olurdu.
ÇİN VE İNANÇ
Çinliler, usta kimyacılardı. En iyilerinin birçoğu Taoistti; yani MÖ 6. yüzyılla 5. yüzyıl arasında yaşamış Lao Tsu'nun izinden giden bir dini cemaatin üyesiydi. (Tao, "yol" anlamına gelir.) Diğerleri, Konfüçyüs veya Buddha'nın izinden gitti. Bu dini liderlerin felsefeleri, takipçilerinin evrenin araştırılmasına ilişkin tutumlarını etkiledi. Din insanların kendi çevrelerine bakışını her zaman etkiler.
ÇİNDE DEĞİŞMEYEN YAZI SİSTEMİ:İDEOGRAF
Çin'deki yazı sisteminde "ideograf" adı verilen objeleri temsil eden küçük resimler kullanıldı. Bizim gibi alfabe kullananlara garip gelse de bu yazı sisteminde küçük resimleri yorumlamayı bilmek, çok ama çok eski Çince metinleri daha güncel metinler kadar kolay okuyabileceğiniz anlamına gelir.
ÖLÜMDEN SONRASI VE FİRAVUNLAR
Firavunların ilahi olduğuna ve öldükten sonra yaşayabildiğine inanılıyordu. Aslında dev anıt mezarlar olan piramitlerin inşa edilmesinin bir nedeni de buydu. Firavunlar, akrabaları ve diğer önemli kişiler öteki dünyadaki yeni bir hayatı beklemek için hizmetkârlar, kediler, köpekler, eşyalar ve erzaklarıyla birlikte bu dev yapıların içine yerleştirildi. Mısırlılar önemli kişilerin vücutlarını muhafaza etmek için (nede olsa ölümden sonraki hayata çürümüş ve kokmuş bir halde başlayamazlardı) cesetleri mumyalamanın yollarını geliştirdi. Bu öncelikle iç organların çıkarılmasını gerektiriyordu (beyni burun deliklerinden çekip çıkarmak için uzun bir kanca kullanılıyordu) ve çıkarılan organlar özel kaplara konuyordu. Vücudun geri kalanını korumak için çeşitli kimyasal maddeler kullanılıyordu. En sonunda ketene sarılan ceset, mezarındaki ebedi istirahatgâhına yerleştiriliyordu.
Reklam
MISIR'DA İNANÇ VE ASTROLOJİ
Mısırlıların astronomisi, Babil'deki astronomiye benzerdi ama ölümden sonraki hayata büyük ilgi duyan Mısırlılar yıldızları gözlemlerken daha çok pratik kaygılar gütmüştü. Takvim sadece en uygun ekim zamanını veya Nil'in taşma olasılığını haber verdiği için değil, aynı zamanda dini bayramları planlamalarına imkân tanıdığı için son derece önemliydi. Mısırlıların "doğal" yılı 360 gündü: On günlük üç haftada oluşan on iki ay vardı ve mevsimlerin kaymasını önlemek için yılın sonuna ekstradan beş gün ekleniyordu. Mısırlılar, evrenin dikdörtgen bir kutu şeklinde olduğuna inanmıştı. Dünya bu kutunun dibindeydi ve Nil Nehri dünyanın tam ortasından geçiyordu. Yılın başlangıcı, Nil'in taştığı tarihe denk düşüyordu ve sonunda bunu en parlak yıldız olan Sirius'un gökyüzünde yükselmesiyle ilişkilendirdiler.
MISIR VE HİYEROGLİF YAZILARI:
Mısır İlk önce Yunanlılar,daha sonra Romalılar tarafından fethedildikten sonra hiyeroglifleri okuma ve yazma yeteneği ortadan kayboldu ve neredeyse 2000 yıl boyunca anlamlarını hiç kimse çözemedi. 1789'da bir Fransız asker, Mısır'ın kuzeyindeki Rosetta yakınlarında küçük bir kasabada bir enkaz yığının arasında yuvarlak kil tabletler buldu.Üç dilde yazılmış bir bildirgeydi:hiyeroglifler ve "demotik" adı verilen bir diğer Mısır alfabesi kullanılmıştı. Londra'ya getirilen Rosetta taşı Bugün Britis Museum'da halen görülebilir.
MISIR'IN GÜCÜ=NİL NEHRİ
Mısırlılar varlığını Nil'e borçluydu. Her yıl taşan kudretli nehir, kenarlarındaki arazileri zengin alüvyonlarla tazeliyor ve bir sonraki yılın ekinleri için hazır hale getiriyordu ve Mısır çok sıcak ve kurak bir ülkeydi.
BABİLLİLER VE BİLİM
○Çentik işaretini kullandılar. ●1dakikanın 60 saniye,1saatin ise 60 dakika olduğunu söylediler. ○ Bir haftanın 7 gün olduğunu, bir çemberin 360 dereceden oluştuğunu söylediler. İnsanlar dünyayı evrenin merkezi olarak kabul ettiği müddetçe onun diğerleri gibi bir gezegen olduğunu düşünmedi. Gökyüzüne 12 parçaya böldüler ve her parçaya belirli takım yıldızlarla (veya "burçlarla") ilgili bir isim verdiler.Babilliler, gökyüzündeki noktaları birleştirerek çeşitli objelerin ve hayvanların resmini çıkardı; örneğin bir takım yıldızı teraziye, bir başkasının akrebe benzettiler. Bunun sonucunda yıldızların üzerimizdeki etkisini inceleyen astrolojinin temeli olan ilk Zodyak,yani burçlar kuşağı ortaya çıktı.
Reklam
TARİHTE YAPMAK VE BİLMEK
Başlangıçta teknoloji (yani "yapmak") bilimden (yani "bilmekten") daha önemliydi. Başarılı bir biçimden ekin yetiştirebilmek, kıyafet dikebilmek veya yemek pişirebilmek için öncelikle neyi nasıl "yapmak" gerektiğini bilmek şarttır.Bazı bitkilerden uzak durmak ve bazılarını da yetiştirmek için neden bazı böğürtlenlerin zehirli olduğunu veya bazı bitkilerin yenilebilir olduğunu bilmeye gerek yoktur. Güneşin neden her sabah doğup ve her akşam battığını bilmek şart değildir.Çünkü bunlar her gün kendiliğinden gerçekleşir. Ama insanlar sadece çevrelerindeki dünya hakkında bir şeyler öğrenmekle yetinmez; aynı zamanda meraklıdır ve bilimin kalbine de merak yatar.
Yukarı çıkan... Newton
Newton çoğu insandan hoş­lanmazdı, öfke nöbetleri geçirirdi ve hemen herke­ sin ona zarar vermek peşinde olduğunu düşünürdü. Sır küpüydü, kibirliydi ve yemek yemeyi bile unu­ turdu. Daha birçok nahoş karakteristiği vardı ama gerçekten çok zekiydi.
Sayfa 125 - ALFA | Araştırma yayın eviKitabı okuyor
Hippokrates geleneğinde yetişmiş bir doktorun hastasını her yönüyle bilmesi gerekiyordu: Sosyal, ekonomik ve ailevi durumları nelerdi, nasıl yaşıyordu, genellikle ne yiyip içiyordu, seyahat ediyor muydu, köle miydi yoksa özgür müydü ve hastalanma eğilimi nasıldı?
Sayfa 19 - DostKitabı okuyor
Bilgi güçtür | Bacon ve Descartes
Bacon'ın bilim vizyonu, devlet destekli ortak bir girişimdi. Descartes kendi başı­na çalışmaya daha yatkındı.
Sayfa 115 - ALFA | Araştırma yayın eviKitabı okuyor
598 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.