...
Buhâr-ı şâm ile dağlar, denizler, ormanlar
Gurub eder gibi bir başka cevf-i esrâra,
Uzak ufukların üstünde mest ü âvâre
Sükût-ı firkati ervâha Zühre nakleyler.
Başım elimde, sorar gözlerim ufuklardan
Şemîm-i vaslını bir nefha, bir havâ senden;
Bakıp ufûlüne her şâm-ı mü'limin sanırım
Doğar sükut ile akşamlarım mezârından...
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak.
Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi... sonsuz iri güller,
Güller ki kamıştan daha nalân
Gün doğdu yazık arkalarından!
Ahmet Haşim
Sıkınıtıyı, hüznü anlamayan gençlere tanıdık değiliz, onlar bizi anlayamaz, baktıklarında sadece dış görünüşümüzü görürler; derinliğimizi bilemezler.