Özgün bir konu olması bakımından fazlasıyla dikkatimi çekmişti. Ve ayrıca gökyüzüne aşık biri olarak bunu okumazsam aklımda kalırdı..
Dünyalı bilim adamları tarafından başka bir gezegende yaşam bulundugunu, buraya Skyera adı verildiğini ve burada yasayan mutsuz insanların bu enerjiyle birlikte gölgeye dönüşüp, gölgeler diyarına gittiğini düşünün. Üstelik geride kalanlarin sizi unuttuğunu...
Bu yönüyle hüzünlü bir hikaye değil mi ?
Zaten hikayenin genelinde melankolik bir hava var. Her bir satırında, çalma listesinde bile bunu yoğun hissettim. Hikayenin şiirsel bir anlatımla ve mektuplarla desteklenmesine bayildim.Başlarda hikayeyle bağ kuramamistim. Hatta yaşıma göre fazla genç kaldığını düşünüyorum. - ki 31 yaşındayim- Buna rağmen hikayede bir kırılma noktası var ve yarısından sonra öyle akıcı ve merak uyandırıcı şekilde ilerliyor ki bırakmak istemedim. Bu yönden yaşı küçük arkadaşlarım benden daha çok zevk alacaklardır eminim.
Hikaye boyunca en çok Alphard için üzüldüm. Tüm gezegenin hüznünü içinde taşımak ve kimse tarafından sevilmemek ne kadar korkutucu. Aşık olduğu minik yıldızı (Alnilam) onun elinden öyle bir tutuyor ki gerçek sevginin ne olduğunu herkese gösteriyor. Aşkin yanında Polaris ve Capella ile olan arkadaşlik bağları da imrenilecek türdendi. Ahhh ama o son keşke daha farklı olsaydı. Üzdü..
Yıldızlarla bezeli bir genç kurgu fantastik okumak isteyen, fantastik kurguya yeni giriş yapan arkadaslarima öneririm