Oysa ölenlerin bitki gibi toprağa dikildiğini ama hiçbir zaman dal vermediklerini, ruhların gökyüzüne çıktığını, oradan bizi seyrettiklerini, bizi koruduklarını ve onlara şarkı söylersek çok mutlu olduklarını biliyorum.
“Gözleri kapamak, sesleri duymak… Bu sesler yeri gelir müzik olur, yeri gelir tamtamlar, yeri gelir sadece kuşların cıvıltısı, yeri gelir bir uğultu. Kendini daha önce bunlardan herhangi birine bırakmış kişi bir trans haline geçtiğini, her şeyi içinde daha çok hissettiğini, sevginin büyüdüğünü, en çok da o adını koyamadığı, derininde var olduğunu bildiği, artık hangisine inanıyorsa onu yaratan şeyin büyüklüğünü hissettiğini söyleyemez? Dervişin dönmesini de budur, Şintoların yaptığı kagura da.”