Aslı E. Perker 1975'te İzmir'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini babasının görevi nedeniyle farklı Anadolu şehirlerinde okuyarak tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Bir reklam ajansında metin yazarı olarak yazım kariyerine başlayan Perker, sırasıyla Aktüel Dergisi, Radikal, Yeni Binyıl ve Sabah gazetelerinde gazeteci-röportör olarak çalıştı. 2001 yılında New York'a taşındıktan sonra profesyonel hayatını çevirmen olarak sürdürürken bir yandan da edebiyat çalışmalarına ağırlık verdi. Ve ilk romanı Başkalarının Kokusu 2005, ikinci romanı Cellat Mezarlığı 2009, üçüncü romanı Sufle 2011 yılında çıktı. Makaleleri halen çeşitli yayınlarda yayımlanmakta olan Perker New York, İstanbul ve Foça'da yaşamaktadır.
Önemli düşünürlerin hayatları, düşünceleri, nasihatları ve birçok faydalı bilgiler içeren bir dizin…
*Felsefe severlere tavsiye niteliğindedir.
**Kitap bağlantılarının yanına arka kapak yazıları eklenmiştir.
1.
“Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet
Değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve Bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver.”
kitap sayesinde japon kültürüyle bilgi ediniriz. keşke ama geçim, eğitim, hastalık, gelişim ve bu gibi olayları düşünmeme ihtimalimiz olsa, biz de " orman banyosu " yapabilsek. yazılanların hayali çok çekici ama gerçekleşmesi de o kadar imkansız , en azından bana göre
Üniversitede okul kütüphanesinden almıştım. Kapağı ve adı etkileyici gelmişti. Aldım, okudum. Simdi bakiyorum üç sene geçmiş ama nasıl etkilenmişsem, damağımda nasıl bir tat bırakmışsa hala aklımda. Bugün kitapçıda görünce aklıma ilk gelen karater Lilia oldu. Filipinli olup, Amerikaya eğitim için gittiğinde evlenip oraya yerleşmeye karar vermesi ile başlamisti hayatının zorluğu. Marc ve Ferda kitabın sonunda kendi içlerinde kazanmis olsa da Lilia için her sey geçmişti artık. Ve Lilia bana öğretti ki " ne yaparsan yap kendin için yap."
Bu kitapla karşılaşmadan önce yazarı tanımıyordum açıkçası.Kitap ismi yüzünden ilgimi çekti.Konusu da eskidir,tarihi bir kurgu içeriyordur diye düşündüm.Beklediğim gibi değilmiş,olaylar günümüzde geçiyor.Ancak ilk başta hayal kırıklığına uğramış olsam da kısa sürede bu duygum yok oldu. Kitap o kadar akıcı ki beğenir miyim acaba derken ortasına gelmişim.Cellat mezarlığından çok uzun olmasa da bahsediyor yazar ve olayı da güzel bir şekilde oraya bağlamış.Çoğu kitapta bir karakter öne çıkarılır ve diğer karakterler üzerinde çok fazla durulmaz ama bu kitapta yazar her karaktere güzelce yoğunlaşmış,onların hayatına,düşüncelerine de değinmiş.Birinin üzerinden bir diğerini öne çıkarmış.Fuat'ın içindeki çatışmalar,psikolojik durumu çok güzel yansıtılmış.Ben kitapta Hamitten çok mezarcı İsa'nın hikayesini merak ettim ve bence eser daha çok İsa'nın hayatını,onun yolunu anlatıyordu.Kısacası ben kitabı beğendim,akıcı bir roman arayan herkese tavsiye ederim.
NOT: Osmanlıda cellatlar öldüklerinde şehir merkezinden uzak,normal mezarlık alanından ayrı bir yere gömülürlerdi.Mezar taşları kabaca yontulmuş,büyükçe sütunlardan ibaretti ve üzerine isim, tarih ya da herhangi bir şey yazılmaz, hiçbir sembol de konmazdı.Bu bakımdan ilgi çekiciydiler.