Eşyalar da insanlar gibi. Zamanla izler oluşuyor üzerlerinde, derken güneşle rengini açıyor, rüzgârlar aşındırıyor kimi zaman. Kendi kendini yeni baştan. Kendi başına. Eşyalar insanlar gibi. Yaşlandıkça kimlik kazanıyor.
Böyle böyle sanki yıllarca kapıyı çalma umuduyla bekledim önünde. Yağmurlar yağdı, çiçekler açtı, karlar buza döndü, kargalar bile gitti, ben bekledim.
Görüşürüz. Hiç başka bir şey söylenmez ki zaten? Zor geldiğinden mi, yoksa söylenen şeyin gerçekleşmesinden mi korkulur bilmiyorum. Bir umut. Bir kez daha denk gelebilme umudu.
"Eşyalar da insanlar gibi. Zamanla izler oluşuyor üzerlerinde, derken güneşle rengini açıyor, rüzgârlar aşındırıyor kimi zaman. Kendi kendini yeni baştan. Kendi başına. Eşyalar insanlar gibi. Yaşlandıkça kimlik kazanıyor."
"Eşyalar da insanlar gibi. Zamanla izler oluşuyor üzerlerinde, derken güneşle rengini açıyor, rüzgârlar aşındırıyor kimi zaman. Kendi kendini yeni baştan. Kendi başına. Eşyalar insanlar gibi. Yaşlandıkça kimlik kazanıyor."
Konusundan çok ne hissettirdiğiyle alakalı yorum yapacağım.
Kesinlikle sakin kafayla okumanması gereken bir kitapla geldim bugün. Başlarda adaptasyon sorunu yaşasam da pes etmedim. Gerçekten metaforları inanılmaz. Bu kitabı daha farklı nasıl anlatabilirim diye çok düşündüm ve sonra okura bıraktım. Her okurun inanıyorum ki ana temasıyla alakalı farklı yorumu olacaktır.
Felsefe ve psikoloji kurguya dahil edilip kaleme alınmış.
Günlük hayattan bahsedilirken, kullanılan yöntem sayesinde derinleşen bir kitap. Psikolojik yönünü daha baskın bulmamla beraber felsefî dokunuşlar kitabı daha da zenginleştirmiş.
Kitabın ilk sayfalarında bir cenaze töreninden ve taziyeye gelen insanlardan bahsediliyor ama okurken, öyle bir yaklaşımda bulunuyor ki Sevgili Yazar @ kendinizi çocuk psikolojisine bürünmekten geri tutamıyorsunuz.
Sonra tramvay; karakter Eren tramvay yolculuklarında ki analizleriyle büyülüyor. Bolca Latife'den bahsedilecek ve enfes böreklerine bolca denk geleceksiniz. Ben okurken çok keyif aldım. Acele etmedim, sindirerek okudum diyebilirim.
Okuyacak olanlara da tavsiyemdir acele etmeden ve yansıtılan psikolojiyi hissederek okumalısınız.
"Karanlıkla sırlanmış vapur camına yansıdık hep beraber. Parça parça birleştik kaygan yüzeyde. Karşı kıyının titrek, parlak ışıkları saçıldı camın öte yanından üzerimize. Parladık. Dalga. Dalga."
Saatte 430 Metre // Kitap Yorumu
Bugün çok faklı, okurken yavaş yavaş, her zamankinden daha çok kendinizi verdiğiniz zaman tam anlamıyla sizi bağlayacak bir kitap ile geldim. Hafif felsefi yönüde olan bu eseri merak ederek okuyacaksınız sizler de.
@dkyayinlari 'ne ait @birsenertan kalemine ait bu eseri severek okudum.
Kitaba başladığım an ne alaka ya? Bu nereden çıktı şimdi gibi soruları sordum kendime.
Ve merak ederek, sonucunda ise soruların cevaplarını alarak okudum.
Eren isimli karakterimiz, tramvay ile işe gidip gelir.
Yolda karşılaştığı, yaşadığı olaylar, yeni olsa da aslında dejavu gibi.
Nasıl mı?
Ee okuyun o kadarını da
Psikolojik ve felsefe içerikli okuduğum ilk kitap diyebilirim. Eren'in anlatımıyla okuduğumuz saatte 430 metre kitabını kısa olmasına rağmen bir çırpıda okuyup bitirebileceginiz bir kitap degil sindire sindire okuyup olayları tartmanız gerekecek.
Her ne kadar günlük hayattan kesitler olsada felsefik oluşu biraz ağır ilerlemesine sebep oluyor. Ama okudukça daha iyi anlıyor ve olayların, anlatılan mekanların içerisinde buluyorsunuz kendinizi yazarımız @birsenertan bu duygarı bize çok güzel aktarmış.
Hele ki bir latife börekçi vardı ki sormayın gitsin.
Ben böreklerin kokusunu ve sıcaklığını bile hissettim
Sizlerde Eren'in hayatına doğru bir yolculuk yapmak isterseniz ve değişik tarz bir kitap okumak isterseniz Saatte 430 metre yi kesinlikle okumanızı öneririm.