Dövüş Kulübünden sonra beklentileri çok fazla yükseltmiş ama Survivor'la çitayı düşürmemiş yazar. Gösteri Peygamberi olarak çevirmekte, bence kitabın başarısını ileri taşıyor.
Dövüş Kulübü'nde özellikle batının bireyselci toplumunun eleştirisini nihilizmle yapmıştı. Tüketim kültürünü, amaçsız istif ve anlamsız şiddetle çok zekice eleştirmişti. Yazarın Jean Buadrillard'tan etkilendiği kuvvetle muhtemeldir.
Gösteri Peygamberi ise açık bir şekilde popüler kültür eleştirisidir. Bunu da medya ve şirketlerin tesirini bir menajer metaforu kullanarak yapmış. Jamestown katliamı gibi Amerika'nın gündemine oturan müritleşme vakalarını, ki bizde de bu tarz cemaatleşme örnekleri vardır, kitlelerin hissiz yığınlara dönüştüğünü etkileyici şekilde betimlemiş.
Sorgulanmaya asla açık olmayan değerlerin, toplumu nasıl canavarlaştırdığını görebiliyoruz.
Dücane Cündioğlu bir yazısında; 'Şöhret halkın zannıdır. Zannın ise hiç değeri yoktur. Şöhrete ve meşhura değer verme! Şöhret değersizlerin değersizler nezdindeki değeridir. Riayet edilecek bir ahlâkı da, âdabı da yoktur. Kolay gelir, kolay gider.' demiştir.
Kitap hakkında bana komik gelen bir olayda şudur: Okumadan önce araştırmalarım bana kitabın tersten başladığı şeklinde olmuştu. Bende gerçek anlamda tersten başladım. Yani kırk yedinci bölüm yerine birden başlamak gibi komik bir hata yaptım :)) Neyse ki her şey anlamsız gelince tekrar başa döndüm...