Sam güzel bir Yahudi öğretisi şöyle diyor:Bir çocuk dünyaya gelmeden önce Tanrı onu hayatta ihtiyaç duyacağı tüm bilgi ve bilgelikle donatır.Sonra Tanrı çocuğun ağzını kapatarak ona "sus" der ve o anda çocuk ile Tanrı arasında gizli bir anlaşma yapılır.Rivayete göre herkesin üst dudağı üzerinde bir çukur olmasının sebebi de budur.O girinti Tanrı'nın parmak izidir.
Sıradan mektuplar. Can sıkıntısı ile kağıda dökülmüş öylesine düşünceler. Örnek alınası durumlar çıkar mı? Kiliye göre belki.
Bu nevi kitaplarda karşıma çıkan en ciddi çetrefil; başka dinlerin, kültürlerin, tarihlerin, yaşam biçimlerinin gölgesinde yazılmış kitaplar ne kadar dikkate alınmalı...
Bu bir önyargı mı?
Bilemiyorum ama kişi okuduğu kitabın esiri olurmuş. Bundan dolayı her okuduğumuzu doğru zannetme saplantısında isek, ne okuyacağımızı daha dikkatle seçmeliyiz...
Oğluma Mektuplar;bir kaza geçirip tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir dedenin otizim hastası olan torununa yazdığı mektupların kitaplasmis hali.
Nerden başlasam bilemiyorum bu kitap içeriğinden önce beni onu nasıl bulup okumaya karar verdigim aşamada etkiledi.
Kütüphaneye gitmiştim aldığım kitabı iade edip yeni bir kitap alacaktım.Yolda giderken almak istediğim çok başka kitaplar vardı ama kütüphaneye girdigim de hepsi aklımdan uçup gitmişti.Telefonumu karıştırıp baktım fakat yine bir sonuç alamadım.Sonra raflara bakarken bu kitabı gördüm arkasını bile okumadan bunu almalıyım dedim.Eve geldiğim de kitabın hiç alınmamış kapağının bile açılmamış olduğunu fark ettim.Zaten bende daha önce ne yazarı duymuştum ne de kitabın adını...
Sonra burada okumaya basladigim kitaplara eklerken yine kimsenin okumadığını fark ettim umarım bu yazı ile herkesin okuduğu bir kitap olur.Çünkü gerçekten çok akıcı ve anlamlı bir kitap sayfa sayısı az olmasına rağmen içeriği dolu dolu.Kisa ve öz...
Uzun lafın kısası benim için çok anlamlı bir kitap oldu.Okumak isteyen herkese iyi okumalar.Umarim benim kadar seversiniz...
:)