David Bohm:
- "Işığa vardığımızda, varlığın kendisi için bir zemin bulduğu hareketin temeline ulaşırız. Işık her şeyin potansiyelidir! Enerji okyanusu bir ışık okyanusu olarak düşünülebilir..."
- " (...) İlim her zaman doğru olabilecek bir şey olan temel biçimini alır, ancak bu gerçekle sınırlı olduğu için, gelecekte bu sınırları keşfedeceğiz. Newton, maddenin hareketini yöneten kanunlar olduğunu, maddenin her zaman doğru doğrultuda ilerlediğini söylemişti ama, sonra izâfiyet kuantum mekaniği yetişti ve başak türlü olduğunu ispatladı. Gerçekten de, ilim her zaman keşfetmiş olduğu kanunların küllî olduğunu söylemiş, ancak sonradan bunların sınırlı ve ihtimâlî nitelikte olduğunu belirlemiştir. Ama bir şeyin mutlak olarak hiçbir zaman ispatlanamayacağını söylemekle, görülen hiçbir şeyin ispatlanamayacağını söylemek arasında da bir fark var. Bahsettiğimiz biçimiyle "delil" kelimesi, çoğunlukla bir şeyin mantıkî ve pozitivist keyfiyetini tartışmasız, yâni mutlak olarak gösterir. İzafî-nisbî bu sebeble de ispatlanmamış olan başka bir şeye bağımlı olan bir delil, aslında hiç de bir delil değildir.
Bu sebeble, ilmî kanunları doğrulayabileceğimizi, ama onları ispatlayamayacağımızı söylüyorum. Bir kanunu, onun işlediği geniş bir alan bulduğumuzu göstererek doğrularız, ama daha sonra onun hiç işlemediği bazı alanları keşfedebiliriz."
David Bohm:
- "Örtülü düzen" söz konusu olduğunda her yeni ân prensipte önceki ânla tamamen ilişkisiz olabilir; o bütünüyle YARATMA ile ilgili olabilir...
("Allah her ân bir şe'ndedir" meâlindeki âyeti hatırlayınız... Şe'n: İş, yeni olan hâl. Kastetmek. Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezahürü, neticesi ve eseri)
- "David Bohm'un "fizikî hakikati ispatlamanın yolu yoktur!" demesi, Einstein'ın, bugünkü fiziğin tecrübe öncesi "kablî-aklî" nitelikteki serbest düşüncelerle iş yapması zorunluluğunu işaretlemesinin aynısıdır; bu mesele de, mevzuunda "varlığın aynı olan" veya "aynı olduğu farzedilen hakikatlerin bir bedahet kabul edilerek "peşin fikre" mevzu olasıdır. "İlim malûma tâbi" olduğuna göre, "malûm" addedilen bilgi veya varlık mevkiinde yer tutan bu hakikat, İslâm dışı bütün düşünceler ve silsileleri boyunca, hem tâbi olunan ve hem de tâbi olan bakımından bir nisbîlik-izafîyet belirtir..."
David Bohm: Fizikî hakikati ispatlamanın bir yolu yoktur, hattâ ispatlarımızın kendilerinin ispatlanamayan belirli faraziyeler üzerinde işlediğini söyleyebiliriz! Her zaman nisbî-izâfî deliller vardır ama, bunlar mutlak değildir; başka bir ifâdeyle, kâinatın her zaman ve her yerde onu düşündüğümüz tarzda olduğundan mutlak emin olamayız. Kuantum mekaniğinin çok kesin olduğunu söylemem bu bakımdan bir çelişkidir; ilim hiçbir şeyi mutlak doğru diye ispatlayamaz...
David Bohm: "(...) Daha açık bir anlayış, ancak daha derin seviye, örtük düzene nüfûz etmekle mümkündür. Örtük düzen, fizikî, psikolojik ve ruhî bütün tecrübelerimizi kuşatan bir zemindir. Bu kaynak da daha gizli bir buudta uzanmaktadır; "süper örtük düzen". Onunda ötesinde, bir sonsuz, sonsuz buudlu kaynağa veya zemine açılan daha pek çok düzenin olduğu farzedilebilir..."
İmam-ı Rabbânî Hazretlerinin, "Allah, ötelerin ötesinde, ötenin ötesinin de ötesinde.." diye sonsuz kere öteyi kastetmesinin hatırlanacağı tabiîdir.