David Corfield Sözleri ve Alıntıları
David Corfield sözleri ve alıntılarını, David Corfield kitap alıntılarını, David Corfield en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Hastaların kişiliklerindeki dissosiyasyonlarla birlikte, hekimlerin kendi dissosiyasyonlarının da göz önüne alınması gerekir.” Hastanın zihni ile bedenini ayrıştırdığı yerde, hekim de, kültür de aynı ayrıştırmayı yapıyor olabilir.
Fetüsü etkileyen tek şey, annenin ne yediği değildir. Annenin ne gördüğü, ne dinlediği ve ne hissettiği de fetüsü etkiler. Araştırmalarda fetüsün anne karnında duyduğu seslere tepki göstermekle kalmadığı, aynı zamanda annenin hoşlandığı seslere daha fazla tepki gösterdiği de bulunmuştur. Bu, annenin öznelliğinin bazı yönlerinin çocuğa aktarıldığı anlamına gelir. Aynı şey annenin duygudurumu için de geçerlidir. Kaygılı annelerin, rahim atardamarlarındaki kan akışının zayıfladığı gösterilmiştir. Ayrıca çeşitli araştırmalarda, annenin depresyonunun fetüs üzerinde kimyasal etkileri olduğu, kortizol düzeyini artırdığı ve bebeğin beyin hücrelerinin gelecekteki işlevleri üzerinde doğrudan etki gösterdiği iddia edilmiştir.
Bir kayıptan söz edebilmek için, bir şeyin kaybedildiğini kayda geçirmiş olmamız gerekir. Bir başka deyişle, bir kayıptan söz etmemiz, durumumuzu simgeleştirmiş olduğumuz anlamına gelir.
Çocuk, hayal kırıklığının ya da hüsranın acısıyla başa çıkmak için diğer kişinin bazı özelliklerini kendi bünyesinde toplar.
Spitz ve başka bazı analistler, sevdiği biri tarafından terk edilen çocuğun sık sık o kişinin davranışlarıyla özdeşleşme kurduğunu fark etmişlerdir
Yeni davranışlar, bir tehdide ya da kayba, bunlar üzerine düşünmeden verilen tepkilerdir.
Oysa hayatın kendisinin bir diyalog olduğu söylenir. Ve ne zaman diyalog boyutu yok edilirse, o zaman kişinin hayatı da riske atılmış olur.
“Hastalık” sözcüğünde, vurgu hastanın deneyimlerine ve hislerinedir; oysa “maraz”, hastanın farkında olduğu ya da olmadığı, hastadan bağımsız patolojik bir sürece vurgu yapar. Bugün tıbbi konsültasyonların büyük kısmının odaklandığı konu, hastalığı maraza dönüştürmek ya da en azından dönüşüp dönüşemeyeceğini görmektir.
Modern toplumun bürokratik sistemlerinde kişisel hayat öykülerine yer yoktur.
"... Modern toplumun bürokratik sistemlerinde kişisel hayat öykülerine yer yoktur. Stres kavramı da bu öykülerden kurtulmaya yarar.
Stresten ve objektif yaşam olayları ölçeğinden söz etmek yerine, kişinin hastalanmadan önce yaşadığı özel durumların incelenmesi gerekir."
-Darian Leader, İnsan Neden Hasta Olur?, SaltOkur Yayınları, syf: 66-67
Sayfa 66Kitabı okuyor
Pazarlanabilir bir sonuç yoksa kim bir araştırmayı finanse eder ki?
"...Psikolojik terapiler, psikolojiyi yok saymayı hedefleyecek. İnsan faktörü, giderek denklemden çıkarılacak ve terapide rol oynayan bilinçdışı faktörler diğer dış faktörlerle aynı düzeye indirgenecek.
Piyasa, paketlenip satılabilecek spesifik müdahalelerin peşindeyse, bu tip bir ürün yaratmayacak araştırmaların ne önemi olabilir ki?
Örneğin psikanalitik teori fiziksel hastalıklar için bir tedavi yöntemi sunmayabilir ama hastalığın karanlıkta kalmış bazı yönlerini aydınlatabilir.
Yine de pazarlanabilir bir sonucu olmayacağını bildiği halde kim bir araştırmayı finanse eder ki?"
-Darian Leader, İnsan Neden Hasta Olur?, SaltOkur Yayınları, syf: 17
Sayfa 17Kitabı okuyor
Örneğin bir araştırmada kent sakinlerinin yüzde 54’ü bir yabancıya böbreklerini bağışlayacaklarını söylemiş olsunlar. Sizce bu gerçekten organ bağışına ilişkin nesnel bir bilgi olarak mı, yoksa insanların kendilerine soru soran kişi tarafından nasıl algılanmak istediklerinin bir göstergesi olarak mı değerlendirilmeli? İnsanlar ilgi merkezi olduklarında iyi ve şefkatli görünme eğilimindedirler. Kimse, kent nüfusunun yarısından fazlasının, tanımadığı biri için bıçak altına yatacağına inanmaz.