Ankara’da doğup, Ankara Kalesi eteklerinde çocukluk ve gençliğini geçiren Engin Tonguç, 1951 yılında Ankara Tıp Fakültesini bitirdi.1953-1958 yılları arasında Hamburg’ta tıp fakültesinde iç hastalıkları uzmanlık eğitimi aldı. Burada fakülte yemekhanesinde görüp tanıştığı Dr. Müstesna ile konsolosluk binasında evlendi.
1958-1960 Amasya Şeker Fabrikası’nda eşiyle birlikte işyeri hekimliği yaptı. 4 yıllık bir işsizlik sonrası, 1964 yılında Ankara SSK Ulus Hastanesi’nde iç hastalıkları uzmanı olarak işe başladı.1973 yılında iş hekimliği ve meslek hastalıkları konularında inceleme yapma amacıyla; Almanya, Finlandiya ve İtalya’ya gönderildi.1977’de kurulmasına öncelik ettiği Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne, başhekim olarak atandı. 1978-1980 SSK Genel Müdür Yardımcılığı yaptı.
Yazar, hekim, araştırmacı, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Kurucu Başkanı Dr. Engin Tonguç (1928-2016) 88 yaşında, eşinin memleketi Soma’da yaşama gözlerini yumdu.
Charles Gide’nin tanımında kooperatifçilik kârı ortadan kaldırma amacını güden bir birleşme olarak tanımlanmaktadır.Verilmek istenen esas tema,kapitalizmin kaldırılmasıdır.
Kooperatifçilik kavramını sozlük anlamı ne kadar da enstitülere uygun olduğu ortadaydı.Kooparetif kişinin tek başına altından kalkamayacağı bir yükü kolektif bir yapı içerisinde gerçekleştirmesiydi.’Çağdaş anlamda kooperatifçilik,19.yy’ın ortalarında gittikçe artan kapitalizmin ağırlığından bunalan insanların ekonomik sorunlarına çözüm bulmak amacıyla bir araya gelmeleriyle ortaya çıkmıştı.’
30’lu yıllarda özellikle hayata soldan bakan Türk aydını için kooparetifçilik,kapitalizmin sömürüsüne karşı bir duvar olarak görüşmüştü:
‘Her günkü hayatımızda,alışverişimizde,istihsal ve istihlakimizde ve ezcümle sosyal be ekonomik,münasebetlerimizde kooperatifçilik bizi kapitalistlere,tüccarlara,sığıntı ve tufeylilere karşı koruyacak ve çaldırtmayacak ,aldatmayacak olan yegane düzendir…
Medeni Kanunu’nu hazırlama çalışmalarında ise kadronun eksikliği oldukça hissedilmişti.1924 senesinde başlamış ve yirmi altı bilginden oluşan bir komisyon sürekli olarak on dört ay çalışmıştı.Bu hummalı çalışmaya rağmen niye İsviçre Medeni Kanunu kabul edilmiştir?Dönemim hukukçularından Necip Ali(Küçüka)bu durumu Ülkü dergisine şöyle açıklıyor:
Komisyon yıllarca toplandıktan sonra müspet olarak ancak yüz küsur madde tespit edebilmişlerdi…Bunun için yeni hukuk zihniyetinin son ifadesi olan İsviçre kanunu medenisini alma gayet tabii ve gayet makul görüldü.
Bir dönemin en çok konuşulan başlıklarından biri diyebileceğimiz konu. Benim gibiler göre de M.Kemal'in sözde Latin harflerini getirip eski ile bağımızı koparmanın ileri bir versiyonun adıdır köy enstitüleri. Her ne kadar kendini geliştirmek için bir çok farklı düşünürden etkilendiğini söyleyip bunları da bir potada eritip sanki bu ülkenin