Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İsmail Cerrahoğlu

İsmail CerrahoğluTefsir Usûlü yazarı
Yazar
Derleyen
8.7/10
32 Kişi
220
Okunma
14
Beğeni
3.131
Görüntülenme

Hakkında

Cerrahoğlu, 1929 yılında Adapazarı’nın Hendek kazasında doğmuştur. Hendek’te tanınmış bir çiftçi ailenin çocuğudur. Cerrahoğlu’nun çocukluk yılları Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde geçmiştir. Onun ilk eğitimini aldığı çocukluk çağında yaygın bir din eğitimi imkânı olmadığından o ilk dini eğitimini aile ortamında almıştır. Cerrahoğlu’nu islami ilimlere yönelten kişi de babaannesi Ayşe hanımdır. O, bu nedenle babaannesi Ayşe hanımı minnetle yâdetmektedir. Cerrahoğlu babaannesinin katkılarından şöyle bahseder: “Beni babaannem bu yola sevk etti; tahsili yoktu ama Kur’an-ı Kerim’i okur ve derkenar tefsirlerden mealini anlamaya çalışırdı; bizi ve mahallenin çocuklarını okuturdu.” O, babaannesi hakkında şunları da söyler: “Babaannem Kur’an-ı Kerim okutmanın dışında, bizi sürekli ilmihal bilgileriyle techiz etmeye çalışırdı.” Cerrahoğlu, ilkokula başlamadan henüz 7 yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i hatmetmiştir. İlkokulu Hendek’te okumuş, ortaokula Adapazarı’nda devam etmiş ve lise tahsilini de İstanbul Kabataş Lisesi’nde tamamlamıştır. Lisenin bitiminin ardından, biraz eczacılıkla iştigal eden bir amcanın bulunması, biraz da Cerrahoğlu soy isminin etkisiyle olsa gerek, ailesi Cerrahoğlu’nun tıp veya eczacılık okumasını arzu ediyordu. O dönemde tıbba ve eczacılığa alım sınırlı ve az sayıda olması hasebiyle Cerrahoğlu yedeklere kalmış ve memleketine geri dönmüştür. Hendek’e döndükten sonra amcasının yanında eczanede çalışmaya başlamıştır. Eczaneye İstanbul’dan Cumhuriyet, Ankara’dan Ulus gazeteleri geldiğini söyleyen Cerrahoğlu, bir gün Ulus gazetesinde Ankara’da İlahiyat Fakültesi açıldığına ve kayıtların başladığına dair bir ilan gördüğünü dile getirir. Cerrahoğlu o günleri şu sözlerle anlatır: “İlahiyatın ne olduğunu da tam olarak bilmiyoruz; fakat dinî bir okul olduğu belli. İlahiyat fikri en çok babaannemi sevindirmişti. Aile-nin kararı üzerine, kalktık yola koyulduk. Tabii, o zamanlar vesait şimdiki kadar hızlı ve sayı olarak da çok değildi. Bir posta arabasına binip Ankara’ya geldim, okula kaydımı yaptırdım ve fakülteye başladım; ama sorunlarla başladım.” Cerrahoğlu’nun zorlu üniversite süreci tam da bu noktada başlar. Kendisinin de dile getirdiği gibi daha en başta zorluklarla karşılaşmıştır. Kalacak yer sıkıntısı bu zorlukların başında geliyordu. O, bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: “Her şeyden önce, kalacak yer sorunu vardı; ilk günlerde otelde kaldım; hatırlıyorum, günlüğü beş liraydı ve babam yetmiş beş lira kadar bir harçlık koymuştu cebime. Sonra bir arkadaşla birlikte Fakülte’nin yakınında Erzurum mahallesinde bir ev tuttuk. Havalar çok soğuk olduğu için, elbiselerimizle yatağa girip öyle ders çalışıyor ve o hâlde uyuyakalıyorduk. Tabii müfredatın karışık olması da onları zorlayan bir sebepti. Bu nokta da Cerrahoğlu çoğu derslerini Dil-Tarih’ten aldıklarını dile getirmiştir. Cerrahoğlu bir sohbetimizde Dil-Tarih Fakültesindeki bir hocasının, İlahiyata başlayacak olanların edebiyattan ziyade fen ilmi çıkışlı olmasının daha doğru olacağını söylediğini dile getirdi. Aynı hocasının, Cerrahoğlu fen çıkışlı olduğundan, bu noktada onu takdir ettiğini söyledi. O dönem Cerrahoğlu’nun aldığı dersler arasında Fransızcanın yanı sıra, mesleki dersler olarak Yusuf Ziya Yörükân’ın okuttuğu İslam Tarihi, Remzi Oğuz Arık’ın girdiği Sanat Tarihi ve felsefe grubu dersler vardır. Cerrahoğlu, fakültede tefsir ve hadis ilimlerinin yanı sıra Arapça dersinin bile olmadığını dile getirir. “Tefsir, hadis şöyle dursun, Kur’an ve Arapça dersleri bile yoktu. Necati Lügal Hoca’dan Arapça dersi almak için Dil-Tarih’e gidiyorduk; fakat Hocamız önce Farsça öğretmeyi uygun gördü –hocalar müfredat konusunda tamamen muhtardı o zaman; Arapçayı seneye öğreteceğini söyledi.” 1949 yılı yani İlahiyatın ilk senesinde toplamda kırk kişi kadar olduklarını dile getiren Cerrahoğlu, soğuktan çok etkilendiğini ve bu nedenle ancak yirmi gün kadar dayanabildiğini, kaydını sildirip Hendek’e geri döndüğünü ifade eder. Hendek’e dönmesinin ardından babasının teşvikiyle İsmail Baykal’dan ders almaya başlayan Cerrahoğlu, Hendek’te geçen günlerini böylece verimli değerlendirmiştir. O, İsmail Baykal’dan şöyle bahseder: “Onun bir cübbesi vardı bir cepleri vardı ki kütüphaneyi alır yani, öyle büyük. ‘Ben size kalem, defter, kâğıt, emsile, binâ vesaire kitapları getiririm. Sana bir de arkadaş bulayım yanına, çünkü bu arkadaşsız olmaz. Arkadaş oldu mu teşvik olur.’dedi.” Bir sene boyunca İsmail Baykal’dan emsile, binâ, izhâr, merâh dersleri almıştır. O günleri Cerrahoğlu şöyle anlatıyor: “Emsile’den başladık; Binâ, Izhâr, Merâh derken, Molla Câmî’ye kadar okuduk. Hoca Efendi, “Bu öğrendiklerimizi tatbik etmeliyiz.” dedi. İki-üç ay kadar sonra fıkıhtan Halebî okumaya başladık. Yatsı namazından (alaturka) saat dörde kadar da fıkıh okuyorduk; cumartesi pazarı yok. Hoca’nın bir sözü vardı; “Saat dört, yorganı ört.” derdi. Saat dörtte paydos ediyorduk; daha sabah namazına kalkılacak. Bir sene böyle devam ettik.” Böylelikle Hendek’te bir senesini değerlendiren Cerrahoğlu aynı zamanda evliydi. Ankara’ya “Eşinden dolayı gidemiyor” denilmesi onu kamçıladı ve tekrardan Ankara’ya gitti. İkinci senesi başlıyordu. Fakat Cerrahoğlu’nun bir problemi de burada ortaya çıkıyordu. Fakülte sekreteri yeniden kayıt yaptırabilmesi için askerlikle ilişiğinin olmadığına dair belge getirmesi gerektiğini söyledi. Bu belgeyi alma sürecinde de birçok zorlukla karşılaşan Cerrahoğlu, en sonunda askerlikle ilişiği olmadığına dair belgeyi alarak kaydını yaptırabildi. Kendisi bu konuda eğer askere gitseydi bir daha belki de hevesi kalmayacağını ve fakülteye başlamayacağını dile getirir. İlk sene devam edemediği için yine birinci sınıfa kaydı yapıldı. Birinci ve ikinci sınıfın müfredatı pek farklı olmayıp karışık bulunduğundan derslere arkadaşlarıyla beraber çalışmışlar, eksikliklerini tamamlamışlardır. Bu süreç boyunca eşini yanında getirmemiş ve harçlığını ailesi temin etmiştir. Harçlığından bir miktar arttırıp kitaplarını tamamladığını dile getirmektedir. “Harçlığımı ailem gönderiyordu; yüz lira harçlıktan biriktirdiğim on yirmi lirayla da Denizciler Caddesi’ndeki sahaflardan ikinci el kitap alırdım. İslam Ansiklopedisi’ni oradan tamamladım mesela Cerrahoğlu mezun olduktan sonra bir buçuk sene de askerlik görevini tamamladı. 1955 senesinde askerlik yaparken ilk çocuğu dünyaya geldi. İzindeyken ise bebeğini görmeye Hendek’e gelmiştir. Askerlik dönüşü Haziran aylarında rahmetli Tayyip Okiç’ten asistanlık imtihanlarının başlayacağına dair bir mektup almıştır. Yaklaşık altı ay bekledikten sonra Kasım ayında imtihana girmiş ve başarılı olmuştur. Böylelikle Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Tefsir asistanı olarak göreve başlamıştır. 1961 senesinde Kuran-ı Kerim’in Doğuşu ve Buna Hız Veren Amiller isimli tez ile doktor unvanını almıştır.Yurtdışına ilk gidişi 1963-1965 yılları arasında Tunus İlahiyat Fakültesi’ne Arapçasını geliştirmek gayesiyle olmuştur. Doktoradan sonra, 1963 Eylülünde, Talat Bey, (Mehmet) Maksudoğlu ve bir de Bulgaristan muhaciri askerî öğrenci arkadaşı Selim Biçer ile birlikte Tunus’a gitmişlerdir. Orada Burgiba Enstitüsü’nde Arap Dili ve Edebiyatı derslerine devam etmiş ve yirmi ay kalmıştır. Dönüşü ise 1965 senesinde olacaktır. Oradaki çoğu hocanın fasih Arapça konuşmaması nedeniyle ilk başlarda çok zorlandıklarını dile getirir. Bu konuda şunları söylemiştir: “Geceleri Burgiba Enstitüsü’nde Arapça derslerine girerdik, gündüzleri de fakülteye devam ederdik. Maliki Ahmed b. Mîlâd hadis ve tefsir okuturdu; Muhtâr b. Mahmûd vardı, Hanefi idi, ondan kelam okuduk; Arab el-Mâcirî’den tefsir okuduk. Burada bir hatıramı anlatayım: Muhtâr b. Mahmûd’un dersine girdik; bizi Türk olduğumuz için ön sıralarda oturttu; uzun uzun Türkleri ve Osmanlıyı methetti. Hocalar derste ammice –‘dârîce’de diyorlar–konuşuyordu. Hocalar arasında en fasih konuşanı Fâdıl b. Âşûr’du; bütün dersleri fasih bir dille anlatırdı. Fakat öğrencilerden biri soru sorduğunda, hemen ammice cevaplardı. Ne soruyu, ne cevabı anlardık.” Burada Tahir b. Aşur’la tanışma fırsatı elde etmiştir. Yine burada bulunduğu süre zarfında Yahya b. Sallam’ın tefsir cüzleri dikkatini çekmiştir. Tunus’a gitmeden önce Taberi Tefsiri üzerine doçentlik çalışması yapmayı istiyordu fakat Tahir b. Aşur’un oğlu Fadıl’ın kendisine söz konusu cüzler hakkında çalışması telkini üzerine bu konuda yoğunlaşmaya başlamıştır. Böylece bu çalışmayı tamamlamış ve Yahya b. Sallam ve Tefsirdeki Metodu adlı teziyle 1967 yılında doçent olmuştur. Doçent olması neticesinde ona bir takım vazifeler verilmeye başlanmıştır. 1968-1969 yılları arasında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’nde dersler vermiştir. 1973 yılında bir seneliğine dil eğitimi için Londra’ya gitmiştir. Bunun nedeni profesör olabilmek için bir Batı dilini daha bilmek gerektiğiydi. Batı dili olarak Fransızcayı bilen Cerrahoğlu ikinci Batı dili olarak İngilizce öğrenmek istemiştir. Londra’da bulunduğu sürede bir fırsat doğmuş ve hac ibadetini yaparak tekrar Londra’ya geri dönmüştür. 1975 yılında profesör unvanını almıştır. Profesör olur olmaz, Arap âleminde okuyan Türk talebelerin denkliğinin mümkün olup olmadığını tespit etmek üzere çeşitli ülkelere gönderilmiştir. Hazırladığı raporlar sayesinde yaklaşık iki sene öğrencilerin diplomalarının denkliği kabul edildi. 1976 yılının Mayıs ayında Erzurum’a görevlendirilen Cerrahoğlu; 1978 Mayısına kadar görevini sürdürdü. Erzurum İslâmî İlimler Fakültesi’nde hocalık ve dekanlık görevlerinde bulunmuştur. 1978-1996 yıllarında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde hocalık görevine devam etmiş ve emekliye ayrılmıştır. Emekliliğinden sonra yine aynı üniversitede on yıl kadar Yüksek Lisans ve Doktora dersleri vermiştir. Cerrahoğlu halen Sakarya ili Hendek ilçesinde ikamet etmektedir. Hendek’te bulunan bir ilkokul ve imam hatip ortaokuluna İsmail Cerrahoğlu’nun ismi verilmiştir. Prof. Dr. Cerrahoğlu’nun çok sayıda kitap ve makalesi mevcuttur. Kaynak:Harun Savut-Ayşenur Özbakkal, “Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu’nun Hayatı ve Eserleri”,Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2017, ss. 157-176 (Kısaltılarak alınmıştır. Geniş bilgi için zikredilen kaynağa bakılabilir).
Unvan:
Türk Profesör Doktor, Yazar
Doğum:
Hendek, Adapazarı, 1929

Okurlar

14 okur beğendi.
220 okur okudu.
12 okur okuyor.
50 okur okuyacak.
5 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
doğrusu, güldüren ve ağlatan O'dur. necm, 43
Sayfa 255
Reklam
İnsanın yaratılışı kuru fikirleri dinlemekten ziyade muşahhas Fikirleri dinlemeye mütemayildır.
Yıldız ki onun suretini gözler küçük görür Küçük olmaktaki günah yıldızın değil, gözündür .
Kur'ân ne şiir ne de nesirdir. O sadece Kur'ân'dır. •Tâhâ Huseyn
Sayfa 186
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
380 syf.
8/10 puan verdi
Tefsir usulü olarak Türkiye'de yazılmış en iyi ve en açıklayıcı kitaplardan biri. Örneklerle beraber konuyu iyice anlamanızı sağlıyor. Dili eski Türkçe'den çok kelime kullandığı için biraz ağır gelebilir ama tefsir usulü okumak isteyen biri için bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim Kitap Kur'an tarihi, Kur'ani ilimler ve tefsir tarihi olarak üç bölüm olarak düzenlenmiş Kitapta tek hoşuma gitmeyen nokta oryantalistlerin görüşlerinin hepsini (en önemsizini dahi) cevaplamaya çalışıp gereksiz görüşlerin reklamını yapması (reklamın iyisi kötüsü olmaz)
Tefsir Usulü
Tefsir Usulüİsmail Cerrahoğlu · Diyanet İşleri Başkanlığı · 2018202 okunma
352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Altay Cem Meriç in tavsiyesiyle haberdar olduğum Ismail Cerrahoglu'nun tefsir usulü kitabı, tefsir hakkında bir çok mevzuyu hiç bilmediğimi farketmemi sağladı. Halbuki yıllardır yakın çevremde tefsir dersi yapma gayretindeyim. Okuduklarımı aktarma deli cesareti diyelim. Keşke ilim sahibi olup, hakkıyla yapanlardan olabilsem. Kitaba gelecek olursak her başladigim bölümde, heh şimdi kitaptan soğurum,kesin çok akademiktir diye ilk cümleleri okumaya başlamamın ardından kitabın hiç de öyle olmadığını fark ettim ve hamd ettim. Gayet anlaşılır ama pek tabii olarak isimlerin, tarihlerin epeyce fazla olduğunu bilmemiz de gerek. Ben bir sınava felan girmeyeceğim için bunlari okuyup geçtim, ama bazi konularda bazi isimleri kafama yazmaya çalıştım. Tefsirlerin baslangicini, risaletin bidayeti öncesinden başlayarak ele almış olması, dönemi gözümde canlandirmama daha çok katkı sağladı. Yakin dönem olmasa da 1910 lu yillara kadar olan tefsir örneklerini kâfi derecede vermesi benim sıkılmami engelledi. Tefsir ogrenmeden önce okunması gereken bir kitap. Lakin napalim geç olsun da güç olmasın diyerek, okumus olmaktan mutluluk duyuyorum. . Ayrıca google a Ismail Cerrahoglu ve Altay Cem Meriç gibi şeyler yazarsanız, Altay cem Meriç in bu kitapla ilgili videolarının podcast ini de bulabilirsiniz. Ben nasipse bitirdikten sonra dinlemek istemiştim, sırada insaAllah o dersler var. Hem de bir uzerinden tekrar geçmiş olurum insaAllah
Tefsir Usûlü
Tefsir Usûlüİsmail Cerrahoğlu · Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları · 2008202 okunma