"Hani uyanırsın da," dedi, "gözlerini açmadan önce başka bir yerde olduğunu düşünürsün ya? Eski çocuk odanda veya bir kamp çadırında olduğunu. Sonra etrafına bakınırsın ve bir an, hangi hayatı yaşadığını hatırlayamazsın."
Nitekim zıddıyla gözümüze sokulmadan içinde bulunduğumuz gerçek durumu asla göremiyor, hep fazlasını istemekten sahip olduğumuzun değerini bilmeyi beceremiyoruz!
Salt bir bilimkurgu okumayacaksınız. "Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu" bir kurgudan öte, kocaman bir yolculuk hikayesi, bir geri dönüş hikayesi, bir tarih hikayesi, bir devrim hikayesi, bir intikam hikayesi, bir aşk hikayesi. Jakub karakterinin çocukluğuyla ve babasıyla başlayan, dedesi ve babaannesiyle devam eden, çok sevdiği için serbest bıraktığı Lenka'sıyla renklenen ve mor uzay tozuna ulaşma yolculuğunda mekiğinde tanıştığı dev örümcek Hanus'la son bulan bir kendini bulma hikayesi. Bu kendini bulma içinde hiçbir şey size absürd gelmeyecek ve o kadar inandırıcı olacak ki. Ve bu hikayeyi okurken devrime ve intikama şahit olacaksınız.
Le Guin'in Mülksüzler'i keşke ben yazsaydım dediğim ilk kitaptır. Bu da ikincisi oldu.
İçinde hem varoluşsal, hem felsefi hem de bilim-kurgu ögeleri olan, başladığı her hikayeyi iyi bir sonla bitiren güzel bir kitap.
Yazarın 33 yaşında olduğunu duyunca şaşırdım. Bu ağırlıkta bir eser çıkarabilmek için biraz genç bir yaş gibi. Mary Shelley'in Frankenstein'ı 23 yaşında yazması gibi bir olay.
Olaylar aslında biraz karmaşık. O yüzden detaylıca izah etmeyeceğim. Kısaca; babasının yükünü sırtında taşıyan bir oğul, evliliği hakkında kendi kararlarını veremeyen bir eş iyi anlatışmış. Tabi ki hikayenin başkarakterinin başından geçen bilimkurgu, hikayenin "nutellası" oluyor. Bu kısımlar, Marslı kitabında olduğundan çok uzak ve çok sade olsalar da bilim-kurgu başlığını dolduruyor.
Kitabı beğendim. Her hikayesi bitmiş olmasına rağmen bir devam kitabı var mı diye kontrol ettim. Dün Tolstoy'un Sivastopol'una 6/10 vermiş olarak bu kitaba 8/10 vermem biraz yadırganacak bir davranış gibi olsa da ben kitaptan verim aldım. Okunmasını öneririm.
Nutella Soslu Bir Bilimkurgu: Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu
Hikâyemiz Çekya’da[1] başlıyor. On milyon nüfuslu bu küçük ülke, bir ilki başaracak uzay programıyla herkese o kadar da “küçük” olmadığını ispatlama derdine düşecektir. Büyük Köpek Galaksisi’nden gelip Samanyolu Galaksisi’ne giriş yapmış olan bir kuyrukluyıldız, Güneş Sistemimizi kozmik tozdan bir kum fırtınasına maruz bırakmıştır. Venüs’le Dünya