Müzik ile ilgilenmeye 8 yaşında annesinin aldığı klavye ile başlayan Kalben, ilk gitarına 14 yaşında sahip oldu. Bu gitar ikinci el bir Santana idi.
17 yaşında burslu olarak girdiği Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden 2007'de mezun oldu. Çeşitli alanlarda çalışmayı denedikten sonra 2008'de, aynı üniversitenin Grafik Tasarım Bölümünde, Medya ve Kültürel Çalışmalar üzerine yüksek lisans yapmaya başladı ve 2011'de mezun oldu. Anı saklamanın yolları ve yadigarlar üzerine tez verdikten sonra iş bulmak için İstanbul'a taşındı. Universal Pictures bünyesinde marka müdürü olarak çalışmaya başladı. Sonrasında senaryo yazarlığı, editörlük, proje yöneticiliği, reklam yazarlığı, çevirmenlik gibi çeşitli işlerle meşgul oldu.
Ankara'da ve İstanbul'da nadiren müzik yapmaya, konser vermeye devam etti. 18 Ekim 2014'te Sofar Sounds kapsamında Galata'da bir evde sadece gitarıyla verdiği konserden yayınlanan 'Sadece' videosu kısa zamanda Sofar videoları arasında en çok izlenen oldu.
Çıkardığı Lulu adlı çocuk romanı serisi sonrası müzik hayatına başladı. Aşk Kaç Beden Giyer? dizisinde temizlikçi rolünü canlandırdı. Sahne adını taşıyan ilk albümü Kalben, Şubat 2016'da Doğan Music Company etiketi ile çıktı.
Kalben üçüncü stüdyo albümü Kalp Hanım'ı Garaj Müzik etiketiyle 20 Mart'ta tüm dijital müzik platformlarda yayımladı.
Kaleminin iyi olacağını sarki sözlerinden tahmin ediyordum ama bu kadar içime işleyeceğini tahmin edemezdim yolun açık olsun deli kadın umarım özgürlük adına ruhunla baslattigin savaşta galip gelen sen olursun seni seviyorum
Her cümle Kalben'in bir zamanlar içinde tutmuş oldukları... 'Sakin ol evladım' dedikleri her şey... O kadar içten ki, okudukça Kalben mi benim içim, ben mi onun içinden biriyim, 'bilmiyor içim'. Ve 'yetmiş kilo derdim var' benim de, aynı 'Kalp hanım' da olduğu gibi. Ve 'yara'larımızı sarıyoruz hepimiz, birbirimize sarılarak, 'sonsuza kadar'. 'Doya doya' seviyoruz annemizi, bize bıraktığı 'yara'lara rağmen. Şarkılarında hayatının izlerini sürdüğümüz 'Kalp hanım'ın, şimdi hayatını okurken şarkılarını mırıldanıyoruz. Kalben okudum, kalben sevdim bu kitabı.
Her varoluş kendi gibi olmayı hakeder, sadece kendi gibi olan aslında sınavı kazanmış olacak olandır.
Şöyle ki, “insan sevdiğinin kahramanı olmak ister” istiyor. Annesinin, babasının, sevdiği adamın/kadının, köpeğinin neyse. Bu kitap bu cümle üzerine yazılmış bir kahramanlık öyküsü gibi. Sevgili Kalben’in sesinden okudum her cümleyi. “Sevgili” dedim ona , çünkü dikkat ederseniz birinden bahsederken hep “sevgili” diye başlar cümleye. Sevgili Kalben, sevdiğinin kahramanı olmaya çalışanların hikayesini yazmış. En çok kendisinin. Şunu farkettim. İnsanın sevdiği kendisi olunca (bencillikten ve megolamandan uzak düşünün, saf sevgi) kendinin de kahramanı oluyor. Paçayı kurtarabiliyor, “siz kimsiniz oluuummm” diye kafa tutabiliyor, “şiiit biraz nezaket be kızım” diyerek çeki düzen de verebiliyor. Ve bunları erkek egemenliği üzerine kurulmuş b*ktan bir coğrafyada bile gerçekleştirebiliyor. Bu o. Bu kitap o. Kıyıda kalmış çocukluğumuz, itilmişliğimiz, fazla kilolarımız, kadınlara aşık olan kadınlar, adamlara fazlaca aşık olan kadınlar, umarsız ve varlığı ziyan babalar, mücadeleci anneler, düşbaz çocuklar, edilen küfürler, aldatılanlar, tutunmaya çalışanlar. Canım Kalben. ️