M. Derviş Kılınçkaya

Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi yazarı
Yazar
8.7/10
7 Kişi
18
Okunma
1
Beğeni
774
Görüntülenme

M. Derviş Kılınçkaya Sözleri ve Alıntıları

M. Derviş Kılınçkaya sözleri ve alıntılarını, M. Derviş Kılınçkaya kitap alıntılarını, M. Derviş Kılınçkaya en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çanakkale Cephesi
Çanakkale'de İtilâf kuvvetleri karşısında var olmak mücadelesine girdiğinin şuurunda olan Türk askerinin en büyük şansı, kader anlarının adamı, büyük bir askeri deha olan Mustafa Kemal tarafından idare edilmesiydi. O'nun komutasında inanılmaz kahramanlıklar gösteren Mehmetçik, İtilâfçıların savaşı kısa yoldan bitirme umutlarını da Boğazın sularına gömdü. Çanakkale Cephesindeki zafer Mustafa Kemal Paşa'nın, ''İstanbul'u kurtaran adam'' olarak ün kazanmasında ve Milli Mücadele yıllarında liderliğe seçilmesinde önemli bir faktör olacaktır. Gerçekten de, Nisan ve Ağustos 1915 de Arıburnu, Anafartalar ve Conkbayırı savaşlarında Gelibolu yarımadasında itilaf güçleri eline geçip İstanbul yolu açılabilirdi. Mustafa Kemal'in buralarda göstermiş olduğu yüksek başarıları, ona büyük ve haklı bir ün kazandırmıştır. 1918 sonrasında vermiş olduğu mücadele Türk subayları O'nun bu işi yapabileceğine inanmış ve çağrılarına güvenle koşmuştur.
Sayfa 84
Alfabe değişikliğinin Türk milletinin kökleri ile bağlarını kopardığı iddia edilmektedir. Bu iddiayı savunanlar her şeyden önce bilmelidir ki, okuryazar oranın %10'un altında olduğu bir ulus, zaten kökleri ile ilgili çok fazla bilgiye sahip değildir. Atatürk Türk milletinin tarihini Osmanlı ile sınırlı görmemiş, aksine onun ne kadar köklü bir geçmişinin var olduğunu kanıtlamak istercesine, Osmanlı döneminde ihmal edilen Türk tarihi çalışmalarını başlatmak üzere, 1931 yılında Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti'ni (şimdiki Türk Tarih Kurumu) bizzat kendisi kurmuştur. Ölümünden önce düzenlediği vasiyetnamesinde, servetini bir kısmını, bu kuruma ve Türk Dil Kurumu'na bağışlamıştır.
Sayfa 235
Reklam
Manevi Miras
Atatürk, geleceğin Türkiye'sini ve Cumhuriyeti sağlam temellere oturtmak ve daima ileriye, yeniye ve güzele gidişini sağlamak için akıl ve mantık kuralları çerçevesinde hareket etmiş, bağnazlığa, boş inançlara diğer bir deyişle akıl dışıcılığa karşı çıkarak, çağdaş Türkiye'nin kurulmasını ve gelişmesini sağlamıştır. Atatürk, "Ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, ilim ve akıldır. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar" sözleriyle, bilime ve akılcı düşünceye verdiği önemi açıklamaktadır.
Sayfa 319
Atatürk, sadece Türkiye'de yaşayan Türklerin değil, din, dil, ırk, renk ayrımı olmadan Batı karşısında eziklik hisseden bütün toplumların ve toplumsal önderlerin etkilendiği bir lider oldu. Onun Anadolu'da attığı adımlar, Asya ve Afrika'nın en ücra köşelerinde yankı yaptı. Sadece 1920'lerde ve 1930'larda değil, Atatürk öldükten sonraki yıllarda bile bağımsızlıklarına kavuşmak için mücadele eden liderler Atatürk'ün ortaya koyduğu tecrübeden yararlanmışlardı.
Sayfa 118
İnkılâp Tarihi dersi neden verilmeli ?
Nitekim,Atatürk'ün İnkılâbın hedefini kavramış olanlar, daima onu muhafazaya muktedir olacaklardır sözü, inkılabı inşa eden mimarın bu amaç doğrultusunda hareket ettiğini göstermekte, İnkılâbı korumanın ön şartının da, inkılâbın hedeflerini kavramış bireyler yetiştirmek olduğunu vurgulamaktadır. Türk İnkılâbı'nın başarısı, benzeri diğer devrimlerde olduğu gibi, bir sınıfa, zümreye dayanmasından değil,uyguladığı eğitim politikasından kaynaklanmaktadır. Bu suretle 1934'ten beri sistematik bir şekilde bütün Üniversitelerde bu dersin okutulmasındaki amaç, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu amaç, şüphesiz Türk İnkılâbı'nın ruhunu ve amacını kavrayacak kabullenecek ve geliştirecek nesiller yetiştirmektir.
Sayfa 15
Atatürk'ün müthiş tespiti
1931'de, tarih çalışmalarının henüz başladığı dönemde söylediği "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır" sözü, bunun en güzel ifadesidir. Bu sözüyle, Türkiye'de tarih araştırmalarının tarafsız biçimde ve bilimsel çizgide gelişmesini istediğini, tarihçilerin tarihi yazarken hakikate sadık kalmaları gerektiğini belirtmiştir.
Sayfa 238
Reklam
İktisat Kongresi
Gazi Mustafa Kemal, Kongre'nin açılışında uzun bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında " Askerlik ve siyaset alanındaki başarılar ne derece büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik başarılarla taçlandırılmadıkça sürekli olmazlar ve kısa zamanda eriyip giderler. Türkiye İktisat Kongresi çok mühimdir. Çok tarihidir. " ifadelerine yer vermiştir.
Sayfa 195
Pek çok gelişmiş ülkeden daha önce verilen haklar batılıların da ilgisini çeker ve takdirle karşılanır. 1933 yılında kadınlara muhtar olma hakkı verilirken, 5 Aralık 1934'te seçme ve seçilme hakkı tanınır. Kadınlar arasında sevinçle karşılanan bu durum, İstanbul'da düzenlenen bir mitingle kutlanır. Türk kadınları seçme ve seçilme haklarına sahip olduğunda Fransa, İsviçre, Yugoslavya ve Bulgaristan'da henüz bu haktan söz etmek mümkün değildir.
Sayfa 254
Cehlin İzalesi
Toplumun çağdaşlaşmasının kadın erkek tüm nüfusun eğitilmesi ile sağlanabileceğine inan Atatürk, Büyük Zaferden hemen sonra, 1922'de yaptığı bir konuşmada: "Maarif programımızın, maarif siyasetimizin temel taşı cehlin izalesidir [cehaletin ortadan kaldırılması]. Bu izale edilmedikçe yerimizdeyiz. Yerinde duran şey geriye gidiyor demektir " sözleri ile ifade ettiği gibi, öncelikle bilgisizliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun için, ilköğretim yaygınlaştırılarak parasız ve zorunlu hale gelmiştir.
Sayfa 224
Sosyal Darwinizm
Endüstrileşme, nüfus artışı, artan refah ve şehirleşmeye yol açarken aynı zamanda entelektüel seviyeyi de yükseltmiştir. Dönemin genel karakterinden ötürü entelektüel çevrelerde Sosyal Darwinizm gittikçe daha çok etkili olmaya başladı. Bu teoriye göre: tabiatta en güçlü olanların, yani; değişen çevre şartlarına en iyi uyum sağlayanların yaşamaya hakları vardı ve tabii ayıklanma yoluyla bu sürüp gidiyordu. Yani, güçlü olan haklıydı.
Sayfa 34
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.