Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Genç (tarihçi)

Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi yazarı
Yazar
7.3/10
31 Kişi
177
Okunma
56
Beğeni
1.629
Görüntülenme

En Yeni Mehmet Genç (tarihçi) Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Mehmet Genç (tarihçi) sözleri ve alıntılarını, en yeni Mehmet Genç (tarihçi) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı Devleti, doğuşu ile birlikte, hızlı bir genişleme içinde 1350'li yıllarda Avrupa'ya ayak bastı ve yarım yüzyıl içinde Rumeli'de Bizans'ın varlığını ve diğer siyasi organizasyonları sona erdirmeyi başardı. Bu kadar hızlı genişlemenin sebepleri ne idi? Bütün bu gelişmenin bir askeri başarılar serisine dayandığı malum, fakat bu başarıları sırf askeri saymanın imkânı yoktur. Eğer böyle olsaydı bunun uzun soluklu olması mümkün olmazdı. Osmanlıların asıl başarılarını, ordularını iyi örgütleyip eğitmekten ziyade, bu orduların gerisinde kurmuş oldukları ve bizzat orduları da taşıyan, besleyen sosyal ve iktisadi düzenlerinde aramak gerekir. Güçlü merkeziyetçi, tam bir dayanışma içindeki meritokratik bir elitin oluşturduğu bu düzenin temel niteliği, geniş halk kitlelerine, bölgedeki diğer siyasi yapılara göre daha ileri düzeyde sağladığı refahtır. Güvenlik, adalet ve hoşgörüyle birlikte kitlelere sağlanan bu refah, Osmanlı sisteminin başarısının özünü teşkil eder.
"...kıta ölçeğinde giderek yaygınlaşmak üzere benimsenen kapitalizmin, hemen doğar doğmaz özünü oluşturan eşitsizliklerle yol açtığı sayısız acılara rağmen muazzam bir gelişme göstererek 3-4 yüzyıl sonra herkese refah getirebilecek bir konuma gelebileceğine Osmanlılar pek ihtimal vermediler. Öyle bir ihtimali akla getiren, o çağın Avrupa'sında da muhtemelen kimse yoktu. Ancak Osmanlılar kehanet derecesinde bir tahminle bu ihtimalin gerçekleşeceğine kani olsalar bile, milyonlarca fakir insana bunca acıyı yüklemeyi, Müslüman vicdanlarına herhalde sığdıramayacakları için kabul etmezlerdi, diyebiliriz. Onun için eşitlikçi yapıda karar kıldılar ve onu bütün karşı koymalara, aykırı girişimlere, zorluklara ve risklere rağmen muhafaza etmeye çalıştılar."
Reklam
Sanayi alanında 1827'de başlayan bir seri yeni fabrikalar kurma faaliyeti, 1850'lerde son buldu. Bu tarihlerden sonra devlete ait fabrika yatırımlarına pek rastlanmaz. Daha önce kurulmuş olanların çoğu da 1855'ten sonra, ithal rekabetine dayanamadığı için kapanmıştır. Geleneksel esnaf sektörü de aynı rekabet karşısında 1840'lı yıllarda hızla daralmaya maruz kalarak yardım talebiyle devlete başvurulduğu zaman, devlet fiskalist mantıkla hareket ettiği için, kendi kurduğu ve kurulmasını teşvik ettiği fabrikalar gibi, onlara da gümrük himayesi sağlamayı hiç düşünmedi.
Sanayi alanında 1827'de başlayan bir seri yeni fabrikalar kurma faaliyeti, 1850'lerde son buldu. Bu tarihlerden sonra devlete ait fabrika yatırımlarına pek rastlanmaz. Daha önce kurulmuş olanların çoğu da 1855'ten sonra, ithal rekabetine dayanamadığı için kapanmıştır. Geleneksel esnaf sektörü de aynı rekabet karşısında 1840'lı yıllarda hızla daralmaya maruz kalarak yardım talebiyle devlete başvurulduğu zaman, devlet fiskalist mantıkla hareket ettiği için, kendi kurduğu ve kurulmasını teşvik ettiği fabrikalar gibi, onlara da gümrük himayesi sağlamayı hiç düşünmedi.
Çok kuvvetli bir dış rekabet karşısında, az çok karmaşık bilgi ve teknoloji gerektiren bir sanayi kolunda yeni kurulan bir manifaktürün yaşayabilmesi için kuvvetli bir himayenin şart olduğu açıktır. Ancak çağdaşı Avrupa ülkelerinde müşahade ettiğimiz bu tip merkantilist himaye politikasına ait unsurlara Osmanlı İktisadi Dünya Görüşü'nde rastlamadığımız gibi, toplum yapısında da bu dünya görüşünü o istikamette zorlamaya, hatta etkilemeye namzet merkantil bir menfaat zümresi, Osmanlı sisteminin bir gereği olarak vücut bulamamıştı.
Sayfa 257Kitabı okudu
İslâm'ın ikinci hamlesi olarak nitelediğimiz Osmanlı Devleti, 14. yüzyılda doğduğu zaman, Müslüman Doğu ile Batı arasındaki iktisadi farklılaşma çoktan teşekkül etmiş ve epeyi de mesafe almış bulunuyordu. İktisadi zenginlik ve gelişmenin Batı'ya kaymış olduğu ve bu uzun vadeli değişmenin, ani bir değişme gibi görünen coğrafi keşiflerden çok önce başladığı, hatta keşiflerin de aynı uzun vadeli değişmelerin kompleks sonuçlarından sayılması gereği, araştırmalar ilerledikçe daha büyük bir vuzuhla ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
İslam'a göre yardım istemenin meşruiyeti zaruretle sınırlıdır. İmam-ı Gazali bu zarureti, boğazına tıkanan lokma yüzünden ölüm tehlikesi ile karşılaşan bir insanın, ihtiyaç bulduğu suyu bulamadığı takdirde hemen yanı başındaki bir bardak şarabı içerek kurtulmasına imkan veren müsaadeye benzetir. Bu çok sınırlı bir müsaadedir ve Gazali dilenciliğin meşruluk sınırının bir günlük yiyecekten ibaret olduğunu ve buna sahip olanın/dilenmesinin dinen meşru olmadığını ifade eder.
Tanzimat'ın liberal politikası içinde yaşama şartları iyice zorlaşan esnaf örgütleri, özellikle sınaî üretimde faaliyet gösterenler, artan ithalat ile rekabet edebilecek şekilde maliyetini düşüremediği, yeni tüketim alışkanlıklarına cevap verecek malları üretmekte zorluk çektiği için hızla gerilemeye başlamıştır. 1838 tarihli Osmanlı-Ingiliz Ticaret Antlaşması'nı müteakip Osmanlı şehirlerinde yabancıların da perakende ticarete girmeleri ile esnaf örgütleri fevkalade zor bir döneme girmiştir. Ancak yabancıların, ticaret antlaşmasını kendilerine göre yorumlayarak açtıkları bu çığır, Osmanlı iktisadi ve sosyal hayatını sarsacak boyutlara vardığı ölçüde Devlet de esnaf örgütlerine desteğini arttırmış, hatta 1860'lı yıllarda "Islah-ı adı ile bir organ oluşturarak, özellikle sınaî üretim esnaf örgütlerini kooperatif şirketler çalışmıştır.
Sayfa 301 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Bakır eşya yapımı, Türkiye'de sinaî üretimin birçok dalında genel bir daralma ve gerilemenin gözlendiği 19. yüzyılın müteakip yıllarında da uzunca bir süre, 1880'lere kadar bu canlılığını koruyan, hatta uluslararası sergilerde kazandığı ödüllerle Tokat'ın adını da yaşatan bir imalat şubesi olarak kalmayı başarmıştır.
Sayfa 287 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Osmanlı iktisadi politika kararlarını yönlendiren üçüncü prensip hazine gelirlerini mümkün olduğu kadar yüksek düzeye çıkarmak ve ulaştığı düzeyin altına düşmesini engellemek diye özetleyebileceğimiz fiskalizmdir. Hazine gelirlerini arttırmak, üretim kapasitesinin ve parasal mübadele hacminin genişleme temposuna bağlı kaldığı için Osmanlı ekonomisinde son derece zor ve yavaştı. Bu sebepten Osmanlı fiskalizmi, zaruri olarak dar sınırları içinde kaldı. Daha ziyade, gelirleri düşürmeme ve harcamaları kısma yönünde derinleşti. Sınırlı manevra sahasına sahip olduğu için, köşeye sıkışmış kedi gibi öylesine sertleşti ki, zamanla her türlü iktisadi faaliyeti, daha ziyade getireceği vergi geliri açısından değerlendiren ve ondan ötesini idrak edemeyen bir nevi "fiskosantrizme" dönüştü.
Sayfa 225 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
287 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.