Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Genç (tarihçi)

Mehmet Genç (tarihçi)Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi yazarı
Yazar
7.3/10
31 Kişi
175
Okunma
56
Beğeni
1.605
Görüntülenme

Mehmet Genç (tarihçi) Sözleri ve Alıntıları

Mehmet Genç (tarihçi) sözleri ve alıntılarını, Mehmet Genç (tarihçi) kitap alıntılarını, Mehmet Genç (tarihçi) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu değişmeleri, ticaret muahedeleri karşısındaki tutumlarda net olarak izleme imkânımı buluyoruz. Bazı tarihçilerin Osmanlı sanayisini yıkmakla itham ederek geçmişte benzeri bulunmadığını düşündükleri 1838 tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşması, fiskalizm ile birlikte güçlü bir provizyonizmin damgasını taşır. Antlaşmada ithal gümrükleri düşük (%5), ihraç gümrükleri ise yüksek (%12) tutulmuştu. Antlaşmanın müzakere edildiği 1830'lu yıllarda Osmanlı delegeleri ihraç gümrüklerini daha da yükseltmek için uğraşmışlardır, ancak İngilizler'in karşı koymaları ile nispeten düşük saydıkları %12 haddine razı olmuşlardı. Bu, ihracat karşısında provizyonizmden kaynaklanan klasik tutumun biraz daha sertleşmesi, yoğunlaşmasıdır ve ondan farkı da, klasik dönemde ahidnamelerde %3 olarak tespit edilmekte olan ihraç resminin fiskalizmin de katkısı ile, dört misline yükseltilmesinden ibarettir. Bu müzakerelerin yapıldığı 1830'lu yıllarda, ilginç bir tesadüf olarak Osmanlı sanayi sektöründe ilk defa buharlı makineleri kullanmaya başlayan birçok yeni fabrika kurulmakta idi. Hemen hepsi devlete ait olan bu fabrikaların herhangi bir koruma altına alınması gibi bir düşüncenin müzakerelerde hiçbir şekilde bahsinin bile edilmediğini biliyoruz. Bunlar ordu için elbise, ayakkabı, fes, mühimmat vs. imal edecek fabrikalardı. Talep edilen miktar ve kalitede mamulleri özel sektör yapabilecek kapasitede değildi. Dışarıdan ithali de hem arzın istikrarı, hem de yapılacak harcama bakımından mahzurlu sayılıyordu; yani provizyonist ve fiskalist motiflerle kurulmuş fabrikalardı ve bu sebepten mamullerine gümrük himayesi sağlamak akla bile getirilmedi.
Sayfa 89 - Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Hasret ve vuslat ne doğurur? Şiir doğurur.
Reklam
Osmanlı hukuku tefeciliği hiçbir zaman meşru kabul etmemiştir.
Sayfa 82
Dikkat edin, bir opera korosunda insanlar ağızlarını olabildiğince açarlar. Neden? Çünkü ses şiddeti önemlidir Batı'da. Bakın medeniyeti nasıl tavsif ediyor hemen. Kuvvet ve şiddet... Sesin kuvvetli çıkması için ağızlar açılır. Bizde ise ağız çok fazla açılmaz, çünkü gönülden gelen ses kuvvetle çıkmak zorunda değildir. O sesin vasfı önemlidir, şiddetinden ziyade.
Savaş Barkçin
Kur’an eşyanın tabedildiğinden söz eder. İpek böceğinin, dağların tabedildiğinden, mühürlendiğinden böylece nakşedildiğinden bahseder. Demiştik ki insanın ise tabiatından değil, fıtratından söz eder. Tabiat kapatmak, mühürlemek, son vermek demektir. Peki, fıtrat ne demektir? Fıtrat, açmak, yarmak mastarlarından hareketle açık bırakılmış olmak demektir. İnsan davranışlarını seçebilsin diye Allah başlangıçta onu alın yazısıyla değil, bir seçim hürriyetiyle yaratmıştır… Seçtiği davranışlar kötü ahlak manzumesine giriyorsa artık o da tabiata dahil olmuş, kalbi marazlanmış veya mühürlenmiş birisi haline dönmüştür. Bitkisel bir hayatı yaşar. Beşerî, insani hayatı yaşayanlar ancak güzel ahlakı devam ettirenlerdir.
Kibir, artık benlik saygısı ve bireysellik adını almıştır. Tamahkârlık, materyalizm olarak yeniden tanımlanmış; öfke, rekabetçilik olarak yüceltilmiştir. Şehvet, cinsellik ve cinsel çekiciliktir. Haset, inisiyatif alabilme hâlidir. Tembellik, eğlence; oburluk iyi hayat olmuştur. Eğer bu yedi günah Batı toplumlarında açıkça beslenip teşvik edilmeseydi, bugün bu toplumların belirleyici vasfı olan kitle tüketimi olmayacaktı.
Reklam
Sohbet konusu aşk olunca lisan suskun kalır. Zira yetmez!
Saadettin Ökten
Doktora tezini 40 yılda tamamlayan Mehmet Genç:
Sorduğun soruların hiçbirini cevaplandırmayan, hiçbir hipotezimi test etmeye imkân vermeyen bu yetersiz, hatta derbeder verileri bir araya getirerek herhangi bir açıklama ve genelleme ihtiva etmeyen, sadece tasvirle yetinen bir metni yazıp "bu benim tezimdir" demek istemiyordum. Bunca ümitle başladığım bir araştırmayı, zihnimi hiçbir şekilde tatmin etmeyen bir metinde noktalamak bana entellektüel bir intihar denemesi gibi geliyordu.
İslam fakihlerinin harika, kulaklara küpe olacak bir ifadesi vardır. Müftü fetvayı verse de sen yine de kalbine sor, derler
-Erol Özvar: Osmanlı Devleti ile ilgili tarihçiler nezdinde şöyle genel bir kanaat vardır: Osmanlı Devleti, yakalayabilseydi, uçan kuştan dahi vergi alacak kadar tebaasını şıkıştıran bir devlet idi. Bu genel kanaat hakkında ne dersiniz? - Mehmet Genç: Evet, uçan kuştan vergisini almaya kendisini yetkili sayacak kadar kaynaklarını kontrol altında tutmaya çalışan bir devletti. Özellikle çağdaşı olan veya yerini aldığı ülkelerin kendi kaynakları üzerindekinden daha ileri derecede kontrolü vardı. Bütün kaynaklarını kontrolü altında tutuyor, hepsini bir şekilde vergilendirmeye çalışıyordu. Fakat katlanılabilir düzeyde tutmaya dikkat ediyordu.
287 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.