Muharrem Balcı

İstanbul Sözleşmesinden İnsanı ve Aileyi Korumak yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
9.0/10
2 Kişi
16
Okunma
11
Beğeni
2.459
Görüntülenme

Muharrem Balcı Sözleri ve Alıntıları

Muharrem Balcı sözleri ve alıntılarını, Muharrem Balcı kitap alıntılarını, Muharrem Balcı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
..Aile Akademisi Derneği ve SEKAM’ın bu raporu, yaklaşık 40 yıldır bu politikayı uygulayan ülkelerde kadının ve ailenin durumu çok daha iyi olması gerektiğini, sözü edilen sorunların çözümünde kayda değer bir ilerleme görülmediğini tespit ediyordu. Araştırmanın bulgular bölümünde, bu ülkelerin araştırmaya konu olan 5 değişkenin35 tamamında da
Siyasi bilinç sahiplerinin teslim ettiği gibi toplumsal cinsiyet eşitliği küresel politik bir projedir.“ İnsanlığın mahvına neden olacak, insan cinsini insanlıktan çıkaracak, Harari'nin ifadeleriyle, insan türünü farklılaştıracak politikaların taşıyıcısı, bir yapısöküm projesidir.15 İstanbul Sözleşmesi bu yapısöküm projesinin uygulanmasında yasal dayanak olarak dayatllmaktadir. İstanbul Sözleşmesi ile insanların iradeleri felç edilerek, toplumsal cinsiyet eşitliği aşkına her tür queer/akışkan kimlik sapkınlığına yol verilmektedir. Türlü eğlence yolları kullanılarak gençlerin iradelerine çökülmekte, bağımlılaştırarak köleleştirilmelerinin yani sıra, cinsel tercih/yönelimler oluşturarak iradeleri felç edilmek istenmektedir. Bu bir politik savaştır ve bu savaşın asıl gayesi insanları öldürmek değil, iradelerini yok etmektir. Nitekim savaşın kurallarının en önemlisi, belki de hepsinin özeti: “Savaş, hasmını yok etmek için değil, iradesini yok etmek için yapılır."kuralıdır.Konu şiddet değildir.Şiddet bu projenin gösterilen bir ucudur.Arkadan gelen asil tehlike, iradeler üzerinde algı yönetimi ile sonuca gitmektir.17
Reklam
Kadın cinâyetlerine karşı olmayan insan olamaz. İstanbul Sözleşmesi'nin amacı cinâyetleri önlemek değil. Kadın cinâyeti işin sonu! * Asıl hedef sapkın eşcinsel ilişkileri meşrulaştırmak, âileyi yıkmak! Âile çökerse toplum çöker * İstanbul Sözleşmesi İhânettir...
Dün kadınları ayaklarından zincire vurup köle pazarında satanlar, Bugün, cenneti kadınların ayaklarının altına seren dinin mensuplarına kadın hakları dersi veriyor.. En acısı da ne biliyor musunuz? O dinin mensuplarının, onların zincirine girip boyunduruğuna vurulması..! İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İPTAL EDİLSİN!..
Asgarî ücret belirleme komisyonu Aralık 2019’da toplanarak asgari ücret rakamını açıkladı. Çalışan kadınlara yönelik kreş desteği sağlayan Bakanlık, ev annelerine yönelik bir destek sağlamadı. Burada aslında desteğe ihtiyacı olan, geçim standardı düşük, eşi asgari veya biraz üzerinde ücreti olan ve annelik yapan kadınlardır. Bakanlığın ismindeki
Türkiye’de cinsel istismar konulu ihbar ve şikâyetlerin büyük bölümünün iftira olduğu ortaya çıktı. Zira cinsel istismar iftiraları günümüzde büyük bir rant konusu hâline gelmiş durumda. Binlerce kadın ya kendisi ya da kız çocuklarına iftira attırıp karşı taraftan yüksek miktarlarda paralar istiyor. Karşı taraf bu parayı verse bile davası yine de
Reklam
Ezcümle, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ve dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi ile zihinlerimiz, bize ait olmayan, namahrem eli değmiş kavramlarla işgal edilmektedir. Bizim referanslarımız aileyi, çocukları, merhameti, şefkati, emaneti, kadını yüceltmekte; “sizin en hayırlınız eşine en iyi davrananızdır”2 şeklinde öğretmektedir. Eşlerin karşılıklı birbirine güzel muamele etmesini işaret etmekte, fıtratı ve biyolojik farklılıklarımızı önemsemekte, nesebi bozacak her türlü ilişkiyi de kesin surette reddetmektedir. Bu sebeple, İstanbul Sözleşmesine karşı insanımızı ve ailemizi korumamız ve toplumun sağlıklı inşası için kendi referanslarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. Bu zorunluluğun bir temenniden çıkıp, âile geçmesinin yolu, şiddet toplumu olmaktan kurtulma çalışmaları yapmamızdan geçiyor. Unutmamalı ki şeytan insana zayıf olduğu yerden yanaşmaktadır. Şiddet, sadece bizim değil tüm toplumların zayıf noktası, yumuşak karnıdır. Şiddet, aynı zamanda güçsüzlüğün ifadesidir. Güçsüz ve korkak, kendilerine güveni olmayanlar genellikle şiddete başvururlar. İnsan hakları mücadelesini zaman ve zemin, insan hayvan her tür canlı, kadın erkek tüm cinsler için topyekün mücadele olarak algıladığımız gibi, şiddetle mücadelede de topyekün algıyı geliştirmeliyiz. Bu mücadelede bizi başarılı kılacak her tür kavram ve toplumsal değerlere, zihne sahibiz. Sadece Batı hayranlığımızdan kurtulup, namahrem eli değmiş kavramlar ve yasalar yerine, insan olduğumuzu hiçbir zaman unutturmayacak kavramlarla, sağlıklı zihinleri ve hukuku üretmemiz gerekmektedir.
..Ankara ’da yapılan bir panelde, bir katılımcının, panelist aile hâkimine sorusu ve hâkimin cevabı bu konuda önemli bir örnek ve delildir. Katılımcı, Bir aile hâkimi olarak size çok ağır bir soru soracağım. 'Kadın dilekçe verdi size, akşam sevgilimle yatacağım, kocam eve gelirse beni keser. Uzaklaştırma talep ediyorum. Ne karar verirsiniz? Aile hâkiminin cevabı kayda değer: Kapımı açtı biri geldi, 'hâkim bey’ dedi, 'ben uzaklaştırıldım evden' dedi. 'Bizim hanım eve dostunu aldı’ dedi. 'Nafaka da baglandı' dedi. 'Ben finansör oldum.’ dedi. 'Organizasyonu yaptık: dedi. 'Böyle bir eserimiz var, ne yapcaz?’ dedi. Böyle bir yol açık... 5‘ İstanbul Sözleşmesinin mimarlarından akademisyen Kadriye Bakırcı’nın “İstanbul Sözleşmesi" başlıklı makalesinde ihmali veya kasdi tercüme yanlışlıkları (tercihleri) eleştirmekte, biz öyle çevirdik diye, öyle uygulanmayacağını belirtmektedir.57 Ev içi şiddet kavramsallaştırmasında meşru/gayrimeşru birlikteliklere cevaz olduğu gibi, erkek erkeğe ve kadın kadına sapıklıklara meşruiyet de tanınmaktadır. Nitekim Bakırcı, makalesinde, “eşler veya partnerler arasındaki şiddet' ibaresinin, “eşler veya ebeveynler arasındaki’ şiddet diye çevrildiğini yazmaktadır. Ebeveynler ile partnerler aynı şey mi? Kim/ler, kim/ler/den ne saklamaktadır? Oturduğunuz mahallede, sitede veya apartmanınızda bir homoseksüel çiftin ikamet ettiğini, hâl ve tavırlarıyla mahalle sakinlerini rahatsız ettiğini düşünün. Bu çift hakkında mahallelinin, site veya apartman sakinlerinin aklına şiddet mi gelir yoksa bunların gayrimeşru birlikteliklerinin verdiği rahatsızlık mı?
İstanbul Sözleşmesi hazırlanırken bu coğrafyanın, ümmetin, milletin, hukuk (eşitlik/adalet), inanç, örf ve âdet değerlerine müracaat edilmemiştir. Aradan geçen kısa zaman içinde eşitlik ve adalet değerlerine atıflar yapılarak İstanbul Sözleşmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliği projesine meşruiyet kazandırma ameliyesi ile karşı karşıyayız. Tabii ki Türkiye’de kadına şiddet sorunu var. Sadece kadına da değil; şiddet, cins, yaş, konum ayırmıyor. Erkek erkeğe, kadın kadına ve bu ikisinin birbirlerine ve çocuğa karşı şiddeti söz konusu. Bu soruna el atmadan, feminizmin kıskacından kurtulmak mümkün değil. Devletin aceleci ve Batı formlarıyla etkilenmiş/etiketlenmiş bir zihinle konuya yaklaşımı bu vahim sonucu doğurdu. Bir örnekten yola çıkarak söyleyelim; trafikte insan sağlığına zarar vermemek için sürücü ehliyeti almak zorundayız. Ehliyet için de epeyce bürokratik işlemlerden, sınavlardan geçiyoruz. Fakat ömür boyu bir insanla yaşamaya, gelecek nesilleri yaşatmaya, yetiştirmeye, aile olmaya ilişkin hiçbir işleme, ehliyet ve smava ihtiyaç duymuyoruz. Toplumumuzun temel taşı ailenin oluşumu ve korunması, selameti için herhangi bir zahmete katlanmıyoruz. Sonra birileri gelip bizi sigaya çekiyor, eleştiriyor, etiketliyor, aşağılıyor ve önümüze bir Sözleşme koyuyor, imzalatıyor.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda en ileri ülke olan İsveç, içinde cinsiyete dair hiç bir uyaranın bulunmadığı, her çocuğun ayni renk ve tarz giyinip aynı oyuncaklarla oynadıkları öncü okulları kurdu bile.77 Cinsiyetsiz okullar, Avrupa toplumundan bile “yeni bir tarikat”m dünyaya dayatılması eleştirisi ile karşılandı.73 Sözleşme
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.