Hayata geldiğimiz günden beri, hayat bize küçük oyunlarını sergilemeye başlar. Bazen bizi usandırır bazen üzer bazen mutlu eder . Bazen dondurması alınmış küçük çocuk gibi üzer bazende bayram elbisesini giymek için bayram sabahını sabırsızca, heycanla bekleyen bir çocuğun sevincini yaşatır bizlere. Büyüdükçe bu küçük oyunlar yerini büyük oyunlara bırakır. Can yakar , parçalar, hayalleri yıkar. Dayanamaz oluruz, bitsin isteriz . Ama hayat üzerimizden ellerini çekmez, hep yanı başımızda biter.
Ya topluma ne demeli hayattan pek farksız değillerdir. Eleştirirler baskı yaparlar istekte bulunurlar. Aslında yaşayamadığı hayallerini bize dayatmaya çalışırlar, tecrübelerini anlatırlar . Ve dayanamaz bu acıya baskıya huzursuzluğa insan ruhu, insanı intihara kadar sürükler belkide.
Sevgili yazarımda toplumdan ve kendi iç dünyasından tecrübe ettikleriyle kaleme almış bu romanı. Sevgisine verdiği emeğin kararlılığı, toplumu ve insanı eleştirmesi, tekrarlanan hayat yapısını ele alarak , bunalmış, hayata dair heycanı kalmamış bir bireyin sevdiği insanı tekrar görme çabasıyla yeniden hayata bağlanmasını , sevginin gücünü, sade dil ve akıcı uslupla anlatmış romanında. Daha fazla ipucu vermek istemem . Okuyun belli mi olur belki iki mavinin arasında, aynı yıldızın altında belkide aynı yollarda, aynı duygularda buluşuruz. Belkide bir gün bizde mahallenin en güzel kızına veya oğluna aşık olur gerçek sevginin peşinden gitmek isteyerek tabularımızı yıkarız.
Sevgiyle kalın.