Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orhan Koloğlu

Orhan KoloğluAbdülhamid Gerçeği yazarı
Yazar
Çevirmen
8.1/10
127 Kişi
492
Okunma
49
Beğeni
5,7bin
Görüntülenme

Orhan Koloğlu Gönderileri

Orhan Koloğlu kitaplarını, Orhan Koloğlu sözleri ve alıntılarını, Orhan Koloğlu yazarlarını, Orhan Koloğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Hükümetten de destek gören basını aşağılama kampanyası gazetecilere öldürücü saldırılara cesaret vermiş, Çetin Emeç, Turan Dursun gibi gazeteciler hayatlarını kaybetmişlerdir. Özellikle araştırmacı gazetecilikte doruğa yerleşmiş olan Uğur Mumcu'nun öldürülmesi toplumda büyük bir tepki doğurdu..
Sayfa 175Kitabı okudu
248 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde yaşanan hainlik söylemlerini değerlendiren eser.
Eser; 1800 yılından, 2014 yılına kadar geçekleşmiş, önemli olaylara dahil olmuş kişilere yapılan hainlik söylemleri hakkında incelemeler içermektedir. Öncelikle işlediği konular ve kronoloji sıralamasından dolayı, çok iyi bir eser diyebiliriz. Dili,
Abdülhamid Gerçeği
Abdülhamid Gerçeği
eserinde olduğu gibi, fazla akıcı olmayan bir anlatıma sahip olmamakla birlikte, Hain`nâme eseri yalın, akıcı ve anlaşılırdır. Yazar eserde, biraz fazla iyimser ve pozitif bakış açısı ile değerlendirse de, bahse konu dönemlerdeki anlatılan olayları yaşayanların hisleri ve tepkileri, herkesçe malum olduğu üzere bu kadar yumuşak olmayabilir. Ancak eserine konu ettiği olayların çoğunda kendisine katılmakla birlikte , bunların çoğunluğu gündelik ve siyasi basit meseleler olduğunu belirtmeliyiz. Ancak, büyük meselelerdeki yorumlarına pek katıldığımız söylenemez. Çünkü bir insanın hain olabilmesi için, daha ne yapması gerekir sorusunu çokça sordurtmuştur. Her durumda her şey alttan alınmaz. Özellikle de mevzu, işgalde olan bir ülke ve bağımsızlıkları için can vermeye hazır insanlarımızın kaderini birinci dereceden ilgilendiren meselelerde !
Hain'nâme
Hain'nâmeOrhan Koloğlu · Tarihçi Kitabevi · 20146 okunma
Reklam
567 syf.
8/10 puan verdi
Orhankoloğlu Osmanlı tarihinin en tartışılan şahsiyetlerinden biridir. Okuduğum en onjektif değerlendirmelere sahip bir kitap. "KANUNİ OLMAK KOLAYDIR. Timur'un senep olduğu bunalımı atlattıktan sonra Fatih'le başlayan yükseliş öyle bir yapı ve kadrolar oluşturmuştu ki,1520 yılında tahta Süleyman değil de kim çıkarsa çıksın, o yüzyıl
Abdülhamid Gerçeği
Abdülhamid GerçeğiOrhan Koloğlu · Pozitif Yayınları · 200592 okunma
256 syf.
8/10 puan verdi
Orhankoloğlu Bir ünlü masonun deyimiyle kime yenilikçi düşünceleri sebebiyle gâvur denmişse aynı zamanda mason da denmiştir..." Masonluk seçmeci bir kurumdur. İçine alacağı kişilerde belli bir kültür düzeyi, bir sosyal düzey ve bazı ahlakî nitelikler arar." kitapta da belirtildiği gibi Osmanlıda masonluk özellikle Kırım savaşı sonrası faal olarak hayatta yerini alır. Bir çok devlet adamının masonlukta tekris edildiği söylenir (aralarında bazı padişahlar da var. Günümüz insanları cumhuriyet tarihinde yer alan tarihi şahsiyetlerin masonluk hikayelerini daha çok dile getirir.) ama belgesi olanlara göz atınca şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. Masonluğun İslamı bölmek müslümanlar arasında fesat yaratmak için kurulmuş bir kurum olduğu iddiasına yazar komplo teorisi diyor.. Öte yandan masonluğu da tarikat,cemaat,dernek,vakıf,vs.. tarzı oluşumlara benzetiyorum... karşılıklı çıkar ilişkileri içinde bir araya gelmiş bazen belli bir amaç güden çoğu zaman sistemli çalışan bir yapı... kaymak yiyen bir üst tabaka hepsinde var... Bu arada Abdülhamit döneminde masonluk çok daha fazla yayılmış... Kitap bu açıdan meraklısına ilginç bilgiler veriyor.. Birde Cemaleddin Afgani meselesi var ( çok şaibeli kişilik.)
Abdülhamit ve Masonlar
Abdülhamit ve MasonlarOrhan Koloğlu · Pozitif Yayınları · 201029 okunma
… Yasak ise sadece İslam dinine ait kitapların yayınlanması ile ilgiliydi, zira din uzmanlarının onayından geçmemiş eserlerin büyük yanlışlar içermesi olasılığı vardı. Nitekim 17. Yüzyılda İngiltere’den gönderilen bir gemi dolusu Kur’an baskısı Marmara Denizi’ne dökülerek tahrip edilmiştir.
Gutenberg
Avrupa’yı 5-14. Yüzyıllar arasında gerici bir yapı içerisine sıkıştıran Orta Çağından kurtaran ve Rönesans’ı arkasından da Reform’u başarıya ulaştıran ögelerin başında basımevi ve ürünleri gelir.
Reklam
Bağımsızlık ve laiklik olmasaydı, Türk devrimi de olamazdı .
Sayfa 371Kitabı okudu
İslam toplumları, 1919-1920'lerde Kemalistleıin öne sürdükleri önce tam bağımsızlık formülünün önemini, iki savaş arası yıllarında herşeyin durulduğu sırada daha iyi anlamışlardır. Türkiye'deki devrimleri suçlama yarışına girenler, asıl kendilerinin himayecilerle çarpık bir yapılanmaya yöneltildiklerini farkedince tepkileıi çok daha sert olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Milliyetçi , dinci akımların ve İslami Sosyalizm arayışlarının çok daha uç noktalara yönelmesi, Tanzimat'la başlayan bir değişme sürecinin sindirici özelliğinden yoksun olmanın sonucu olmuştur. Albert Hourani, "Arap milliyetçiliği Genç Türklerden çok etkilenmiş ve. özellikle K. Atatürk'ün başarısı oıılra örnek olmuştur" deyip ekliyor: "Sadece Avrupalıları yenmelerinden değil, milletin hakkını taviz vermez şekilde savunmalarından." Iraklı Sami Şevket, 1933 yılımla Bağdat Lisesi'nde yaptığı konuşmayı kitabına şöyle kaydetnıişti : "Demir ve ateşle ölüm mesleğinde ilerleyemeyen millet, atların nalları ve yabancı askerlerin çizmeleri altında inlemek durumunda kalır. Eğer yaşamak hak ise, kendini savunmak için ölmek de haktır. Eğer M. Kemal'in Anadolu'daki ihtilali için ölüm mesleğinde eğitilmiş kırk bin subayı olmasaydı, Türkiye'nin 20. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in zaferlerini canlandırması mümkün olamazdı."
Sayfa 371Kitabı okudu
Bazı çevreler komplo teorileri oluşturur ve Hilafeti Avrupalıların istemediğini, Sir Valentine Chirol ya da A. Yale gibi kişilerin ileri sürdükleri şekilde milliyetçilikle bu kurumun yıkılmasına çalışıldığını, iddia ederler. Böylelikle M. Kemal'in de İngiliz Ajanı olduğu ortaya konmaya çalışırlar. Yanıldıkları nokta o sırada bütün dünyayı idare eden İngiltere'nin işine hilafetin kalkması değil başında uysal bir halifenin bulunmasının geldiğidir. Hüseyin, Vahdettin, Fuad denemeleri bunun sonucudur.
Sayfa 370Kitabı okudu
ANLAT HOCAM ANLAT, DAHA DA ANLAT
1924'den 1938'e kadar geçen dönemde Hilafeti canlandırma çabalarının geçirdiği safhalar bu devrime yöneltilen eleştirilerin ne kadar boş olduğunu kendiliğinden kanıtlamıştır. Beş milyon Türk gitse ne olur, 300 milyon Müslüman bu sancağı yukarı kaldırır diyenlerin başarısızlığı, olayın temel yapısının farkında olmadıklarını kanıtlar. Hiç bir güce dayanmayan bir kurumun ayakta duramadığı tarihen sabitken, aksini iddia etmişler, sonra hepsi de bunu onaylamak durumunda kalmıştır.
Sayfa 369Kitabı okudu
Reklam
Dışarının kontrolu altındaki bir hilafet kurumunun ilerlemiş ülkeler düzeyine yetişmekteki çabada oynayacağı rolün ve içişlerinin kendisinin dışından yönlendirilmek istendiğinin farkında olan Ankara bu sebeple kurumu kaldırmıştır.
Sayfa 369Kitabı okudu
Milli Mücadele başladığı zaman Ankara'run İslam dünyasına önerisi, Misakı Mllli'ye uygun olarak, her toplumun kendi sınırları içerisinde sömürgeciye ayaklanarak bütün İslam ve Doğu aleminin birlikte bağımsızlığına kavuşmasıydı. Şart, kendi içlerinde birbirlerinin topraklarına göz dikmemeleri, birbirlerinin iç işleriyle uğraşmamalarıydı. Kemalistlerin Hilafet ve İslam dayanışması üzerinde ısrarları bu sonucu sağlamaya yönelikti. Ancak bu hiç anlaşılamadı. Bir yandan Ankara'ya, tek yardım aldığı yer sebebiyle Bolşeviklik suçlaması yöneltildi, bir yandan da yöneticileri himayeci devletlerle anlaştılar, hatta birbirlerinin topraklarına saldırılarda bulundular. Bağımsızlık ilkesini bir kenara itip, hilafetin kurtarılması ile yetinme yolunu seçtiler. Oysa aynı sırada Halife'de sömürgecilerle birleşmiş, tek bağımszlık hareketini bastırmaya çalışıyordu.
Sayfa 369Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.