Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Pervin Erbil

Pervin ErbilKibele'den Pandora'ya yazarı
Yazar
8.6/10
51 Kişi
198
Okunma
10
Beğeni
2.902
Görüntülenme

Pervin Erbil Gönderileri

Pervin Erbil kitaplarını, Pervin Erbil sözleri ve alıntılarını, Pervin Erbil yazarlarını, Pervin Erbil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aşağı ve ikincil konumlarının hırçınlaştırdığı, komplekslerinin bo­ğuntusundaki kadınların yetiştirdiği çocuklar, kendilerinden emin, güvenli, sevgi dolu, dengeli ve özgürlüklere ve haklara saygılı, barışçı kimseler olamazlar.
Sayfa 176
Ataerkil değerler, iç barışı zedeli, düşün dünyasında şiddetin hüküm sürdü­ğü "potansiyel zorbalar" yaratmaktadır.
Sayfa 176
Reklam
Michael Kaufman “Toplumun erkek üzerindeki egzersizi daha doğduğu an baş­lıyor" demektedir. Önkabullerin içine soktuğu kalıp için de o "Biyolojik bir olgu olan duygulardan korkan, bu yüzden kendini zayıf hisseden ve güçlü olmak, özgüven kazanmak için şiddete başvuran bir saatli bombadır.”
Sayfa 175
Hypatia
Tarih cesur, entelektüel, birikimli, sade bir yaşam çizgisine sahip, özgür ruhlu erkeklerin başarı ve hatta bir tür kutsanma öyküleriyle doludur. Bu erkeklerin bazıları zaman zaman sistemle çatışmalı duruma düşseler ve hatta öldürül­seler bile, bunun nedeni muhalif duruş ve düşünüşleri olmak­ta ve cinsel kimliklerine yönelik bir saldırganlıkla karşılaşma­maktadırlar. Oysa onlarınkine benzer bir yaşam tarzı, duru­şuyla değilse bile düşünsel yapısıyla muhalif bir nitelik taşı­mayan Hypatia'ya, kadın olmasından ötürü çok görülmüştür ve esas olarak cinsel kimliği saldırıların hedefi olmuştur. Onu şehrin baş düşmanı ilan eden, tutucu çevrelerin tem­silcisi kilisedir. Ancak insanların sevgi ve saygı duyduğu bir filozof, gökbilimci ve matematikçiye açıkça saldırmak, kilise için bile kolay değildir. Böylece "sinsi bir kumpas" devreye sokularak çirkin amaçlara yol açılacaktır. Ateşli bir dedikodu mekanizması işlemeye başlamıştır. O bir cadıdır. "Büyücülüğün en tehlikeli türü olan kara bü­yüyle uğraşmaktadır." O, şehirdeki pek çok insana şeytani büyüler yapan, "şeytanca hileleriyle pek çok insanı baştan çı­karan tehlikeli bir cadıdır." Sonunda şehirde ona karşı şiddetli bir rüzgar esmeye baş­lar ve Hypatia, ortamı uygun bulan "kusursuz Hıristiyan" Peter önderliğindeki kalabalık bir lümpen takımı tarafından acı­masız bir linçle ortadan kaldırılır.
Sayfa 134
Ve kadınlar Geç Neolitik'ten bu yana hiç mutlu olmadılar.
Sayfa 121
“Sevgi ve tapınma şu anlama gelir: Böylesine harikulade, böy­lesine güzel, ayrıca böylesine aziz bir yaratıktan korkmam için hiçbir neden yok. Küçümsemeyle ise, şunu demeye geti­rir: Her yönüyle böylesine zavallı olan bir yaratıktan korkmak çok aptalca bir şey olurdu."
Sayfa 115
Reklam
“Şekem kralı Avimelek, Teves kentini ele geçirdiğinde, halk kentin ortasındaki kuleye sığınmış, kapıları kapatmıştı. Bir kadın, kapıyı ateşe vermek için kuleye yaklaşan Avimelek'in üzerine yukarıdan değirmen taşının üst kısmını attı. Avimelek başına isabet eden taşla ölümcül bir yara almıştı, ama alt etti­ği aşağılık bir rakip eliyle ölmek, erkeksi onuruna yakışmaya­cak bir şeydi. Avimelek hemen silahlarını taşıyan uşağını ça­ğırdı ve 'Kılıcını çek, beni öldür!' dedi. 'Hiç kimse Avimelek'i bir kadın öldürdü demesin.' Uşak kılıcını Avimelek'e sapla­yıp, onu öldürdü.”
Sayfa 112
İspanyol saldırılarına göğüs geren Aztek kabilesi, Şefleri Montesuma esir alınıp, teslim olmalarını söyle­mesi için serbest bırakıldığında, onu şu sözlerle susturdu: "Sus alçak! Sen asker değilsin; elinden iplik eğirmekten, do­kumaktan başka bir şey gelmeyen bir kadınsın!"
Sayfa 109
Havari Paulus da Efeslilere şöyle ses­lenir: "İsa nasıl kilisenin başıysa, erkek de kadının başıdır'' Paulus'a göre: "Bir kadın tam bir itaatkarlıkla sessizce öğren­melidir. Ancak onun erkeğin öğreteni olmasına izin verile­mez". O: "Yasanın da söylediği gibi kul olmalıdır. Fakat bir şey öğrenmek istiyorsa, bırakın evde erkeklere sorsun. Top­luluk içinde konuşmak kadına yakışmaz.”
Sayfa 108
Kadın, cinsiyetini belli eden ve karşı cinste şeh­vet uyandırabilecek bütün parçalarını gizlemelidir. Hatta ka­dın olduğunu hissettirecek bir yürüyüş biçiminden bile kaçın­malıdır. O, öncelikle insan olduğu gerçeğini unutmalı, yaşa­mının her anında kendisini yalnızca erkeğin zevkine adamış bir arzu nesnesi olarak algılamalı, ancak algılayışını dışarıya yansıtmamalıdır. Başı önde, gözleri yerde, sımsıkı kapatılmış kadınların, cinsiyetsiz görüntülerinin gerisinde böyle yoğun bir cinsellik algılayışı vardır. Ancak onun cinselliği, kendisinde her dişinin üstüne atlama hakkını bulan tek bir erkeğe aittir.
Sayfa 107
Reklam
Erkek, kadını bedeni üzerinden aşağılamaktadır ama aynı "aşağılık" beden içinde oluşmakta ve üstelik bu bedenin ''en aşağılık organı" aracılığıyla dünyaya gelmektedir.
Sayfa 90
“Sesostris, bağımsızlıklarına sımsıkı bağlı yiğit kişilere çat­tığı yerlerde, onları nasıl yendiğini belirtmek üzere, üzerine kendi adını, yurdunu ve bu ulusu yenmiş olduğunu belirten yazıtlar yazılı sütunlar diktirmiştir. Savunma yapmadan tes­lim olan kentlere diktirdiği sütunların üzerine ise, daha ön­ce savaşçı kişilerle çarpışıp, onları yendikten sonra ne yazdır­mışsa, aynı şeyleri yazdırdıktan sonra, altına kadın üreme or­ganını gösteren heykelcikler oydurmuş, böylelikle ora halkı­nın miskinliğini ele güne ilan etmiştir.”
Sayfa 88
Erkekler tarafından sıklıkla kullanılan küfürlerin, genital organı aracılığıyla kadının aşağılanmasını pekiştiren sözlü ey­lemler olduğunu düşünüyoruz. Göreli bir masumiyete sahip bu sözlü eylemler, kadına yönelik sonuçları bakımından ol­dukça sert, sinsi ve örseleyicidir.
Sayfa 87
Erkeklerin zorba dünyasında toplumun savunması zayıf bireylerinin korunma ve yumuşaklığa gereksinimi öylesine büyüktür ki, bu gereksi­nim Mezopotamya'da İştar'ın, Anadolu'da Kibele'nin, Ege'de Artemis'in ömrünü alabildiğine uzatmış; en son Hıristiyanlık düşüncesinde, geçmiş dönem tanrıçalarının işlevi, üstelik bir de tanrı doğurmuş bir kadına, Meryem Ana'ya yüklenmiştir.
Sayfa 82
Hammurabi Yasaları
“Koca onu salıvermek istemezse, kendi­sine ikinci bir kadın alıyordu; ilki ise, 'bir köle gibi' evde ya­şamayı sürdürmek zorundaydı. Erkeğin kendisini eşi olarak görmediğini açıkladığı bazı durumlarda kadın köleleştirilebi­lir, suda boğulabilir ya da kuleden aşağı atılabilirdi. Tersi du­rumda erkeğin yükümlülüğü ‘yarım mina gümüş ödemek’ ile sınırlıydı. Erkek ikinci, üçüncü eş alabilir, kölelerle istediği gi­bi birlikte olabilirken, kadın yalnızca kocasına bağlı olmak du­rumundaydı. Aksi halde, hele bir de yakalanırsa, çekeceği var­dı. ‘Evli bir kadın başka bir erkekle yakalandığında her iki zi­na yapan da bağlanıp suya atılacaktır.’’
Sayfa 76
854 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.