Dr Phil Mollon bir psikanalizat, klinik psikolog ve enerji psikoterapistidir. Utanç, travma, ayrışma, benlik psikolojisi ve EMDR gibi konularda yazar ve konuşmacı olarak tanınır ve Psikoanalitik Enerji Psikoterapisinin gelişimine öncülük eder.
On bir kitap yazarıdır ve 1980'lerin başında psikanalitik açıdan utanç hakkında yazan ilk İngiliz yazardır ve bu temayı 1993'de The Fragile Self adlı kitabında geliştirmiştir. 2002'de Karnac tarafından yayınlanan The Shame and Jealousyy (Kıskançlık ve kıskançlık) Bu insanların en çok etkilediği hassasiyetleri inceledi.
40 yıldır klinik tecrübeye sahip olan NHS ve özel muayenehanelerde birçok farklı yaklaşımı araştırmış ve her zaman zihinsel sağlık sorunları ile uğraşanlara daha iyi yollar aramıştır. Sorguları onu EMDR üzerine ve daha sonra 'enerji psikolojisi' olarak bilinen alana yöneltti. 10 yılı aşkın bir süredir enerji psikolojisi ve psikoanalizinin buluşma noktalarını araştırmış ve Psikoanalitik Enerji Psikoterapisi adlı yaklaşımı yaratmıştır. Çalışmaları, nörobiyolojik, bilişsel ve enerjik perspektifleri de içeren psikoanalizle kökleşmeye devam ediyor.
Phil Mollon'un en son kitabı The Disintegrating Self: Yetişkin DEHB Psikoterapisi, Otistik Spektrum ve Somato-psikolojik bozukluklar [Karnac 2015] 'dir.
Phil Mollon "temkinli bir devrimci, zor sorularda cevap bulmak için eğitildiği ortamın üzerine çıkan nadir onurlu düşünürlerden ve rönesans figürlerinden biri" olarak tanımlandı. (Dr Valerie Sinason).
Unvan:
Doktor, Yazar, Psikanalizat, Klinik Psikolog ve Enerji Psikoterapist
Freud'a göre rüyalar, arzunun yerine getirilmesi isteğinin örtük ifadeleridir; iç çatışmadan kaynaklanan çarpıtmalardır; "bir çeşit iç sahtekârlıklardır."
Freud’a göre rüyalar, arzunun yerine getirilmesi isteğinin örtük ifadeleridir; iç çatışmadan kaynaklanan çarpıtmalardır; “bir çeşit iç sahtekârlıklardır.”
Freud un insan davranışlarını etkileyen bastırılmış anılar olduğunu bildirmektedir. Bastırılmış anıların oluştuğu semptomlar sonucunda ilerleyen yaşta insanlarında davranışlarının yönlendirildiğini tespit etmistir.ancak insanların bastırılmış anılarını hipnoz gibi baskıcı ve zorlayıcı yöntemler kullanılarak tespit edilmeye çalışılması yalancı anı sendromunun yaşanmasına sebep olacağını. Ve bastırılmış anıların yalancı anılara dönüşebileceğini tespit etmiştir.
Çeşitli sendromlara dair tanımlar anlatılmış.Psikopatoloji ve Rüyaların yorumu kitaplarından alıntılarla süslenmiş olan bu kitabı okumanı tavsiye ederim.
Freud, bilinçli zihnin sahip olmadığı bilgi ve anıların belli biçimde bilinçdışında depolandığına dair çeşitli (örneğin rüyalarda) kanıtlar bulmuştur. Ne var ki aynı zamanda, deneyimlere ilişkin anıların, özellikle uzun yıllar öncesine ait olanların, her türlü çarpıtmaya nasıl maruz kaldığını, farklı kaynaklara ait unsurları nasıl bir araya getirip karıştırdıklarını ve tutarlı ve doğru biçimde çok ender olarak bilinçli hatırlandığını da vurgulamıştır, ki bu da son derece önemlidir.
Bu şekilde, Freud’un çocukluktaki cinsel istismarın etkisiyle ilgili anlayışı olduğu kadar bellekle ilgili görüşleri de bugünün bakış açısıyla ahenk içinde görünür. Ancak, görünür düzeydeki kesinlik ve gerçekliklerimizin ardındaki bataklıklara çektiği dikkatlerle, Freud’un “ortaya çıkarılmış anı modası”ndan ziyade postmodernizmin babası olarak kabul edilmesi daha doğru olur.