1985’te Ankara’da doğdu. Ankara Atatürk Lisesi’nde okudu. 2008 yılında Anadolu Üniversitesi İBF İletişim Bölümü’nden, 2009 yılında ise aynı üniversitenin EF Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını Selçuk Üniversitesi Radyo TV Sinema ABD’de; doktorasını Hacettepe Üniversitesi İletişim Bilimleri ABD’de tamamladı. Özel sektörde, akademide ve kamuda çalıştı. Akademik ilgi alanları Beden Sosyolojisi, Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, Kimlik ve Ötekilik gibi başlıklarda yoğunlaşmaktadır. Başkent Üniversitesi GSTMF Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde doktor öğretim üyesidir.
"Çocuk yapmamak demek, ailenin önceki nesillerinden birikmiş ve size miras kalmış -bazen ezici ağırlığı olan- bir valiz dolusu hikayeyi, kaderi, acıyı ve hazineyi devrettiğiniz birinin olmayacağını bilmek demektir" (chollet)
"Yeni annelik ideolojisine göre, bugünün kadını bir çocuk sahibi olmadan tamamlanamayan, çocuğa birincil bakım veren olması şart koşulan ve kendini tamamen çocuklarına adaması beklenen kadındır. "
"Ayrıca tabiyeti yeniden üreten yine kadının kendisi olsa da -kadına kendini öteki kadın üzerinden var etmek öğretilmiştir- Bora'nın da altını çizdiği üzere bu tabiyetten en çok faydalanan kadın değil; erkek egemen sistemdir."
Bir șeyin ihtiyaç olarak algılanması ise bütünüyle ideolojiktir. Kendi özgür irademiz sonucu öyle olduğunu sandığımız pek çok tarz, tutum ya da davranış aslında mitler dolayımıyla öğrenilmiş değerlerdir. En öznel yargılarımızda dahi toplumsal etkileşimin izi vardır. Öyle ki mitler aracılğıyla insanlar değil; daima insanlar üzerinden mitler konuşmaktadır
"Zira atmosferde hakim olan annelik ideolojisi o denli güçlü gözüküyordu ki, anne olmayarak buna karşı çıkmak çok ütopik duruyordu ve bunu başaran kadınların mutlaka daha 'özel güçleri' olmalıydı!
"Tercihen Çocuksuz" bir kadın olmaktan dolayı yıllardır karşıkaltığım pek çok durumu benim gibi yaşayan pek çok kadın ile tanıştım bu kitapla. Sanırım o yüzden de sevdim.
Kitap, çocuk doğurmayı tercih etmeyen kadınlarla yapılan görüşmeleri analiz etmiş. Bir doktora tezi aslen, o nedenle de bir araştırma gibi. Yazarın kendisi de çocuk doğurmamayı tercih edip bu konuyu incelemeye almak istemiş ama yolda süreci biraz değişmiş ve çocuğu olmuş. Kendi yaşadığı çelişkileri ve durumları da aktardığı bir yapıta dönüşmüş bölyece kitap.
Kadınların hikayelerinin benzerliği, tercihlerinin sebeplerinin farklılığını görmek, şaşırtmadı. Hepsi ile ortak yaşadığım şeyleri yakalamış gibi oldum. Hikayelerinin benzerliği derken, toplumdaki kabullenişlerini(!) kastediyorum tabi. Çocuk doğurmayı düşğnmeyen kadınlar için güçlendirici bir kitap okduğunu düşünüyorum. Feminizmin ele alabileceği ve derinlemesine inceleyebileceği de bir konu bence. Keyifli okumalar.