Proust, ''Alışkanlık en az bakım gerektirenidir; en çorak kayanın görünüşündeki çıplaklığında ilk boy atan da odur.'' Kısa sürer; ve tehlikeli biçimde acılı. Alışkanlığın temel görevi, çevresinde kendi fazla mesailerinin beyhude ve sersemletici arabesklerini çizdiği temel görev, organik duyarlılığımızı yaşadığı dünyaların koşullarına uyarlamak ve hep yeni baştan uyarlamaktır. Acı çekmek bu görevin ihmalini, ister savsaklama yüzünden isterse etkisizlik yüzünden ihmalini temsil eder; can sıkıntısıysa yeterli icrasını. Sarkaç, bu iki terim arasında salınır: bir yanda acı vardır, gerçeğe bir pencere açan ve sanatsal deneyimin başlıca koşulu olan acı; öbür uçta silindir şapkalı ve hijyenik memurlar sürüsüyle birlikte can sıkıntısı, insan kötülüklerin en katlanılabiliri çünkü en uzun ömürlüsü olan can sıkıntısı.
Eğer alışkanlık diye bir şey olmasaydı, Yaşam da her an ölüm tehdidi altında olan herkese, başka bir deyişle bütün insan soyuna, zorunlu olarak çok lezzetli gelirdi.
''Sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.''