Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Shelley Emling

Shelley EmlingFosil Avcısı yazarı
Yazar
9.4/10
11 Kişi
34
Okunma
0
Beğeni
501
Görüntülenme

Shelley Emling Gönderileri

Shelley Emling kitaplarını, Shelley Emling sözleri ve alıntılarını, Shelley Emling yazarlarını, Shelley Emling yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölümünden onca yıl sonra insanlar hala, tıpkı onun gibi, Nuh zamanında dünya çapında meydana gelmiş su taşkınına dair kanıt bulmak için ömürlerini harcıyor. Kanıt arayışı, Türkiye'deki Ağrı dağından İran'daki Elburz sıradağlanna kadar bütün dünyada devam ediyor. Aslında, son birkaç on yıl, kutsal kitap arkeolojisinde heyecan verici keşiflere tanıklık etti, gerçi Nuh'un gemisi bulunmuş değil. Washington D. C.'de George Washington Oniversitesi arkeologlarından, Ortadoğuda onca yıllık kazı deneyimi bulunan Eric Cline, elinizdeki kitabın yazarıyla yaptığı sohbette, dünya çapında yaşanmış bir taşkının varlığını kanıtlayacak hiçbir şeyin şimdiye kadar bulunmadığını söyledi.
Sayfa 238Kitabı okudu
Fakat tufan bakış açısı hakkında kuşku doğurmaktan korkmayan biri vardı: Charles Lyell. Aslında, her ne kadar Hıristiyan olsa da, 1820'lerin ikinci yarısında Lyell, bilimi Musa peygamberin elinden kurtarmaya" iyice kararlıydı. İngiltere, diyordu, "İspanya hariç Avrupa'da her ülkeden daha fazla tutkularıyla hareket ediyor." Ona göre bu durum, bilimsel düşünceye zarar veriyordu.
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
O sıralar Buckland, Kutsal Kitap'ın önemli öykülerini destekleyecek somut kanıtlar bulamamış olmanın derin hüsranını yaşıyordu, kaldı ki dünya çapında gerçekleşmiş bir tufanın kanıtlarını bulmuş olsun. Muhtemelen, aslında Tanrı'nın göğü ve yeri ilk günde yaratmamış olabileceği varsayımıyla hareket ettiğini artık kabul ediyordu; "başlangıçta" sözü, bir zaman dilimine atıfta bulunuyor olabilirdi. Fakat şimdi, koprolojinin anlattıklarının ışığında Buckland, neden böyle iyi bir Tanrı'nın, ilkel dünyayı böylesi kötücül görünen etçil hayvanlarla doldurduğunu da gitgide dert ediyordu. Buckland, hayırsever Tanrı'nın elini şiddete bulaştırdığı fikriyle yıllar boyunca başa çıkmaya çalışacaktı.
Sayfa 126Kitabı okudu
Uzun ve seçkin geçmişiyle Cuvier, öteki anatomicilerin birkaç gömlek üstündeydi ve hiç şüphesiz İngiltere'nin anatomicilerinden üstündü. Neredeyse tek başına, bilimsel bir disiplin olarak karşılaştırmalı anatomiyi yani omurgalı paleontolojisini kurmuştu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Cuvier, dünyanın müthiş yaşlı olduğuna ve geçmişinin büyük kısmında koşulların, aşağı yukarı şimdiki zamanın koşullarıyla aynı kaldığına inanıyordu. Gelgelelim, dönem dönem gezegenin başına birtakım afetlerin geldiğini, her afetin pek çok türü dünyadan sildiğini düşünüyordu. Cuvier bu afetleri doğal yollarla meydana gelen hadiseler sayıyordu. Ona göre bu afetlerin nedenleri, önemli birer jeoloji gizemiydi. Cuvier, her ne kadar ömrü boyunca Protestan kalmışsa da, bu afetlerden hiçbirini kutsal kitapta ya da tarihçelerde anlatılan hadiselerle açıkça ilintilendirmemiştir. Ancak ilk jeologların kimileri, en yakın tarihli afetin, kutsal kitapta anılan tufan olması gerektiğini ileri sürüyordu.
Fosillerin sırlarına dair en bütünlüklü ve aydınlatıcı içgörü, Londra'dan değil Paris'ten geliyordu. Bu şehirde, ilham verici Fransız doğa bilimci Georges Cuvier, 1796'da verdiği bir seminer sırasında insanların aklını başından alan değerlendirmesiyle bir dalga yarattı. Bazı türlerin, dünya zünden ilelebet yitip gittiğini söylemişti. Evrime inanıyor değildi, fakat her türün ayrı ayrı ortaya çıktığı ve soyu yok olana dek değişmeden kaldığı fikrini benimsemişti. O sıralar bu tür bir fikri mırıldanmak bile, çok çirkin, hatta dine küfür sayılıyordu.
Reklam
Hıristiyan fundamentalistlerin yirminci yüzyılda bazı Amerikan devlet okul bölgelerinde egemen olması misali, 1800'lerin başında Britanya'da Anglikan kilisesi, hesaba katılması gereken bir güçtü. O günlerde çoğunluk her pazar günü kilise ibadetlerine katılırdı, hem de bir kereden fazla. Üstelik çoğu insan, Eski Ahit'in öğretilerini yürekten benimsiyordu. Özellikle çoğunluk, 1650'de Armagh Başpiskoposu James Ussher'in yayınlamış olduğu, dünyanın MÖ 4004 yılında 23 Ekim günü akşam saat 8'de yaratıldığını söyleyen meşhur yargısını çürütülemez sayıyordu. Usher, MÖ 4004'ten önce hiçlik olduğunu dile getirmişti. Bu, ıvır zıvır bir önerme değildi. Çok saygın bu alimin yargısı, özenle kağıda döktüğü 907 sayfalık kronolojiyi temel alıyordu, Kutsal Kitap'ta bahsedilen tarihlerle de desteklenmişti, Tekvin kitabında geçen tek tek her "can verdi" kelimesini içeriyordu. Çoğu insan, üstelik Britanya dışında da, Usher'i bilge kabul ediyordu. Aslında, eşsiz benzersiz tahlilleri, dünyanın her köşesinde pek çok standart Kutsal Kitap'a eklenmiştir.
Zaman zaman özel bir "berber" türü Lyme'de dolaşıyor, "saçlarım kestirmekle" ilgilenen olur mu diye kapılan çalıyordu. ngilenen çıkarsa, açgözlülükle bütün kafayı kazır, dazlak kafa derisini yağla ovardı. Birkaç ay sonra, saçın tekrar piyasa uzunluğuna erişmiş olması umuduyla geri gelirdi. Saç satmak tatminkar bir işti. Peruklar açısından değerli olmakla kalmıyordu, 1800'lü yılların ortasına dek tenis topların doldurulmasında kullanılmasından ötürü de makbul bir maldı.
Kimilerine göre fosiller öyle hoş ve narindi ki bunları Tanrı'nın, Dünyanın içinden fışkırmasına izin verdiği süs sayıyor, dünyanın dış örtüsünü süsleyen çiçeklere, bitkilere, ağaçlara benzetiyorlardı biraz. Kimileri ise, fosillerin, Tekvin kitabında belirtilen dünya çapındaki tufanın kurbanlarının kalıntıları olduğunu düşünüyordu.
Bu güzel dünyanın harikalarının daha milyonda birini bile bilmiyoruz. - Gideon Mantell, 1822
Sayfa 233Kitabı okudu
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.