“Her geceye bir isim veriyordum. Bu gecem de hüznümün gecesi olsun. Hüzün birlik sırrıydı. Hüzün aşkın uyanık yolculuğuydu. Yolculuğum Allah'a. Aşk ondandı. "Aşık oldum." demiyorum. "Aşık etti Rabbim" diyebilmekti asıl gerçek. ”
Ey aşk! Bu nasıl bir sır? İçine giren tufan oluyor.
Bu nasıl bir hırka? Kim giyse aşk sarhoşu olup çıkıyor.
Aşkın çilesini küçümsediğiniz an içinizdeki cehennem büyür.
Aşkın çilesiymiş aşka dayanak olan. Yeter ki yan! Dumanın bulut olur.
Yeter ki yak! Ummanlar kazan olur. Nerede ateş, orada su.
Nerede su, orada ateş. Ne tuhaf kimya!
Bu dünya kötüler için, iyilere rahatlıkla zulmedebilecekleri bir savaş alanı gibi görünse de, ah almanın ne kadar tehlikeli olduğunu zaman bir şekilde gösterirdi. Sabır dediğimiz zaten iyiler için vardı. Kötülerin anladıkları ise sadece bu dünyaydı.
"Adaletin olmadığı yer yağmur bekleyen kurak, bereketsiz toprağa benzer. Bin çeşit merhamet çiçeği de ekseniz yeşermez! Adalet, haklı olmayı değil Hak ile olmayı tercih etmektir. Hak ile olmayanın haklı olma iddiası olamaz."
Allah bir insanı senin elinle ayağı kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor.
Aşka nankörlük etme.