Şahsi verilerimizin internetin karanlık dehlizlerinde sürdürdüğü güvensiz seyahatin yanı sıra kişilik ve toplumları oluşturan başka bir olgu da tehdit altında: Kültürel güvenliğimiz.
kendi kültürel özelliklerimizi, anlatı becerimizi, mitlerimizi, öykülerimizi, bize ait olan şeyleri anlatmakta ne kadar başarılı olup olmadığını ölçecek sağlıklı veriler mevcut değil.
Kavimlerin Kayıp Tarihi tarih öncesi ve ilk çağ dönemine, alışılagelmiş teorilerin sorgulandığı farklı bir bakış açısı getiriyor. Aidiyeti güçlü bir kalem tarafından yazılmış olmasına rağmen ideolojik kaymalara hiç girmeden tarih-bilim dünyasındaki köken ve uygarlık karmaşasını bilimsel metodlarla inceliyor..
Bana göre bu çalışmada ortaya çıkan iki önemli husus
Biz onları (hikâyeleri) sürekli eski dönem efsanelerinin tekrarı olarak okumaya alışmışken, 'eski köye yeni âdet' misali, hikâye yazımında yeni bir tarz farkettim kaleminde yazarımızın..
Öyle ya, hikâye dediğin 'günün efsanesi' her neyse, yazılacaksa o temel alınırdı.
Bugün, robotların, hatta elektromanyetik boyutların birey sayıldığı, hak ve ödev sahibi olduğu bir dönemi yaşıyoruz, bununla birlikte, yaşamak için köle gibi çalışmanın yetmeyip, 'köle gibi düşünmenin' de gerektiği bir gerçeğe de alışıyoruz.
İşte, hikâyelerinin tema'sını oluşturan bu günümüz gerçekleriyle satır aralarında düşündürüp, finalleriyle güldüren, kâh Nasreddin Hocavâri zeki, kâh 'Kemal Sunal' tadında saf, akıcı ve özgün bir tarzla 'yeni' bir üslup ve eğlendirici dakikalar vaadediyor
Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler size..
Tamer Bey'e kitabı bana imzalı olarak ulaştırmasında çok zahmet verdiğimin farkındayım tabi, nezaketine teşekkür yazışmamda kitap için ilk izlenimim olarak "silkeleyici" demiştim. İnsan fıtratının sınırlarının test edildiği bir kaç hikâyeyi daha okuduktan sonra 'artırıyor' ve 'iç okuyucu' diyorum..
On iki adet hikayeden oluşuyor kitap ve evet, bence bir bütün olarak baktığımızda hikâyelerde kendi ikircikliğimizle yeniden tanışıyoruz..
Tamer Sağcan'ın bir araştırma inceleme kitabı olan
Kavimlerin Kayıp Tarihikitabını da okumuş ve 'tarih dersine' farklı bir bakışı daha okuma şansı bulmuştum. İncelememde bakabilirsiniz #76070954)
Hikâye yazarlığını da bir okur olarak çok sevdim. Dostlara önerimdir, bu 'yeni yeni' hikâyelerle tanışmalısınız.
Elinize sağlık
Açıkçası kitabı ilk elime aldığımda, bir önyargıya sahiptim. Yazarın, tarih boyunca yaşamış her uygarlığı "Türk" ilan eden son dönem araştırmacılarından biri gibi olaya yaklaşmış olabileceğini, kendi alanı olmayan bir sahada yazarın hüküm vermeye kalkacağını düşünüyordum. Kitabın ilk kısmında yer alan kitap tanıtımlarındaki kitabın baskı cinsine ilişkin tanımlar ilk başta gözümü ve zihnimi yorsa da, yazarın bir hüküm vermek yerine, pek çok noktada bilgiyi ortaya çıkartıp, ilave olarak kendi görüşünü de sunup, okuyucusuna beyin fırtınası yaptırma gayreti olduğunu fark ettim. Bu dönemde okurunu kendisiyle birlikte düşünmeye iten bu içerikte kitaba rastlamak pek zor. Üstelik söz konusu Türk tarihi ve hakkında yorum yapmanın pek zor olduğu Türk ilk çağı hakkında cüretkâr ama aynı zamanda haddini de bilen bir üslupla ciddi ve verimli bir beyin fırtınası vaat ediyor bu kitap.