Atılan yanlış bir adım, kadın masasının üstüne düşünüyor, neredeyse başkaları gibi yaşadığı için kurban edilmiş hissediyor, o denli kendi benliğini dışına çıkıyor ki başı dönüyor.
Yaşamak basit bir iş aslında, birtakım alışkanlıkları arka arkaya sıralamaktan ibaret. Küçük Tilkili Kadın Violette Leduc.s. 43
Modern çağ insanin yalnızlığını hissettiği bir çağ. Kapitalizmle birlikte sermayenin ortaya çıkması ve emeğin sömürülmesi beraberinde rekabeti getirmiş para tek değer olmuştur. Insanlar daha cok kazanmak icin
Albert Camus . Zor bir hayatı olmuş, yoksulluk ve hastalıklarla uğraşmış. Bir de sansürle uğraşmış, kadın deneyimlerini, kur* ajı , bi s elliği yazdığı için. (Ben de burada insta sansürüyle uğraşmamak için kelimeleri bozuyorum. )
Küçük Tilkili Kadın’da yoksul, yalnız, yaşlı bir kadını anlatıyor, delirmemeye çalışan bir kadın. Paris’in sokaklarında çöpleri karıştıran, gelip geçen insanların varlığıyla yalnızlığını avutan bir kadın. Bir gün çöpten bir tilki kürkü buluyor. Kürke bağlanıyor, umut ediyor…
Kadının iç dünyası, geçmişi hatırlaması, günlük yaşantısı bilinç akışıyla anlatılıyor. Bilinç akışı denilince tabii
Virginia Woolf aklımıza gelen ilk isimlerden ancak sadece bunun için değil, Septimus karakteriyle iç dünyaları da çok benziyor. Woolf kendini ınt* ara götüren sebeplere sadece bu kitabında değinmişti.
Jean Rhys ‘ı çağrıştırdı. Kadınları da benzer, isteklerinin peşinde koştuğu için bedel ödetilen kadınlar. Ne diyeyim bence hepsini okuyun:) Keşke Geniş Geniş Bir Deniz ve Pıc yayımlansa, onları da okusak.
Küçük Tilkili Kadın
Berna Berna çevirisiyle #canmodern diziden @sirinetik editörlüğünde yeni yayımlandı.
Violette Leduc hakkında 2013 yapımı bir film de var. Yazar olma süreci, Beauvoir’la dostluğu anlatılıyormuş. İzleyemedim, bu sefer izlemek istedim ancak izleyecek platform bulamadım.
#küçüktilkilikadın
Yoksul ve yaşlı bir kadın...
Yiyecek bulmak için çöp kutularını karıştırıyor.
Diğer insanların sıcaklığını hissetmek için metro vagonlarına biniyor.
Yalnızlık...
Sonra bir gün bir yaz portakalının dörtte birini bulmayı umarken bir tilki postu buluyor. Tilki onu ısıtmıyor sadece pis kokuyor. Artık birlikteler.
Tilki kürkü, zamanla kadın için çok önem kazanıyor. Güzelleşiyor ve kadının kendisinden istediği her şeyi ona veriyor. Tilki, yaşam oluyor. Öğle yemeğinin kuru ekmek ve küp şekerden oluşan birisi için bu tilki kürkü yaşamına güneş gibi doğuyor adeta.
Yaşamın neresinde olursak olalım yalnız birer insan olarak devam ediyoruz. Sadece kimimizin yalnızlığı biraz daha fazla. Tıpkı kitabın içindeki karakter gibi. Elindeki yiyecek parasını insanların sıcaklığını hissetmek için metroya binmeyi tercih eden bir insanın yalnızlığı, bir tilki kürkü ile gideren ve bundan çok büyük mutluluk duyan insanın yalnızlığıyla kıyaslanacak gibi değil birçoğumuzun yalnızlığı.