Dartmouth Fakültesi’nde (ABD) felsefe profesörüdür. Yazdığı kitaplardan bazıları şunlardır: God? A Debate between a Christian and an Atheist (William Lane Craig’le birlikte), Moral Skepticisms Understanding Arguments. Oxford Üniversity Press’te yayımlanan Philosophy in Action dizisinin editörlüğünü yapmaktadır. Elinizdeki Tanrısız Ahlak? kitabı bu dizi içinde yayımlanmıştır.
Gregory Paul 17 kalkınmış ülkede 23.000 kişi kapsayan bir anketi analiz etmiş. Dindarlığın yüksek oranları ulaştığı ülkelerde, cinayet, genç ölüm(intihar dahil), cinsel yolla bulaşan hastalık ve ergen hamileliği ve kürtaj oranlarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Birleşik devletler ve Portekiz, çok daha seküler olan İsveç ve japonya’ya kıyasla bu açılardan öne çıkan dindar toplumlardır. Aynı tezatlar, ABD’nin New england gibi daha seküler bölgeleri ile, bu oranların çok daha yüksek olduğu Güney gibi daha dindar bölgeleri arasında da mevcuttur.
Sayfa 47 - Ayrıntı, 5.Basım 2020, çev: Attila TuyganKitabı okudu
Nedenleri ne olursa olsun ve bu nedenler ister iyi, ister kötü olsun; çoğu Evangelik Hıristiyan, ateistlerin ahlaken matah insanlar olmadıklarını düşünüyor gibidir. Çoğu ateist hakkında haklı da olabilirler. Güvenilmez pek çok ateist vardır. Pek çok ateist korkunç suçlar işler. Pek çok teist gibi pek çok ateist de kötüdür. Fakat bu, onların ateist olmalarından ileri gelmez; insan olduklarından dolayıdır. Herhangi bir insan grubunda hem iyi üyeler hem de kötü üyeler vardır. Bu, Hıristiyanlar için de böyledir, başka din mensupları için de; elbette ateist ve agnostikler için de böyledir.
" Kadınlar toplantılarda insan içinde olduğu gibi kiliselerde sessiz kalsınlar. Konuşmalarına izin yoktur. Kutsal Yasanın da belirttiği gibi, uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının konuşması ayıptır. "
Tanrısız Ahlak? ahlakla tanrıyı birbirinden ayrıştırmak önemlidir bunu anlayabilmek için.
tüm dinlerde ahlak vardır ve bu ahlak kuralları her dinde birbirine çok paraleldir.
bu yakınlığın sebebi "din" düsturunun tüm dinlerde toplum hayatını düzenlemeyi ve bu düzenle huzurlu bir toplum oluşturabilmeyi amaçlıyor olmasıdır. yani aslında ahlak kavramını oluşturan tanrı değil; huzurlu, refahlı hayatı arayan sosyal toplumun ta kendisidir.
hatta ahlaki oluşturan tanrı değil, tanrıyı oluşturan ahlaktır bile denilebilir.
nitekim insanlar geçmişte de toplum huzuru için kurallara ihtiyaç duymuş ve bu ihtiyaç doğrultusunda gelişmemiş toplumlar bu kuralları "din" ve "tanrı korkusu" ile benimsetmişlerdir...
NE MÜNASEBET!
Bir internet sitesinde "yazar derdi olan, sözü olan, itirazı olan kişidir" diye bir cümle okumuştum. Bizim yazarımız Walter Sinnott-Armstrong da söyleyecek pek çok şeyi, yapacak yığınla itirazı olan bir yazar. Kendisi yıllarca evangelist bir Hristiyan olarak yaşadıktan sonra ateizmi seçmiş olan bir felsefe profesörü.
Benim hiç ataeist bir tanıdığım olmadı. Ya da konusu açılmadığı için bilmiyorum. Bu kitaba başlarken de farklı bir görüşü öğrenmek istediğim için merak içindeydim. Kitabın ilk başları gayet güzel geldi. Genele baktığımda ise ateist olan yazarın bazı fikirlerini doğru bulmakla beraber çoğu fikrine de katılmadım. Ve bir noktadan sonra çok sıkıcı
"Öğrencilerimin çoğu, Nietzsche'ye ve Dostoyevski'nin roman kahramanı İvan Karamazov'a atfen "Tanrı öldüyse, her şey mubahtır" diyerek çıkıyor karşıma. Bu dogmayı kabul eden ateistler, ahlakın sübjektif olduğuna hükmederler. Bu dogmayı kabul eden teistlerse, ateistlerin tehlikeli olduklarına inanır. Bu çekişmede her iki tarafın da