Sevilmeyenler meğer romanlarda ağlarmış, Süheyla ağlamıyor, sade düşünüyordu. Eğer gözyaşının çıkacak yer bulamayıp da çehrenin içinde birikmesine "düşünmek" denirse.
Devlet adamları; hiçbir şey söylememiş olmak şartıyla konuşurlardı, latife etmezlerdi, yüzleri buruşmayarak gülerlerdi, anlatılan şeylere inanmazlardı, inanmadıkları şeyleri anlatırlardı.
Memleketin neresi benim? Ereğli'de kömür Fransız! Haydarpaşa'da demir Alman! Yalnız Yemen'de dökülen kan Türk! Üstünde ölüp altında gömülecek kadar bir toprak; bu mu memleket?
Filipinlerde bir çöplük ve o çöplerle hayatını sürdüren çocuklar...
Bir gün bulunan bir "çöp" her şeyi değiştirir. Bir çanta ve dahası bir şifre.
Yolsuzluğun tavan yaptığı bu şehirde kendisini adalete adayan bir kişi ve sonrasında gelişen olaylar.
3 çocuğun ellerine geçen bir şifrenin peşine düşmesi sonucunda şehrin en büyük yolsuzluğunu açığa çıkartmaları ve bu yolculukta yaşadıkları anlatılıyor Çöplük'te. Yaşadıkları sefillik ve çalınan hayatları bizlere dünyanın ücra köşelerinde ne tür hayatlar olabileceğini düşündürmesi bakımından güzel bir kitaptı.