“Hiçbir mahkumiyet başkalarının düşüncelerine görülmez iplerle bağlanmış ve bunun bilincine varmamış bir akıl kadar tutsak değildir, diye geçirdi içinden.”
Çoklu Yaşamlar Çoklu yaşamlar'ı yeni bitirdim, değişik bir distopya, distopya tarzım değil, buna rağmen severek okudum yazarın ilk kitabına göre dili daha sade, üslup hoşuma gitti, bence yazar her seferinde kendini aşıyor gerçekten değişik bir kalemi var ve bu beni sarıyor, yazarın en ilginç yönü sosyal medya kullanmaması bu devirde böyle bir insan mucize gibi yinede umarım sosyal medya kullanmaya başlar tebrik etmek isterdim kendisini..
Bu çağın en belirgin özelliği insanların tek tip olmalarıydı. Birbirlerine öylesine benziyorlardı ki bir süre sonra yüzleri silikleşiyordu. Hele yüzlerinde ki o ifadesizlik, ne garipti. Yüzlerinde ne sevinç ne hüzün, ne umut ne kaygı, ne korku ne de güven ifadesi vardı. Kendilerinden başkasını görmeye tahammülü olmayanların yüzlerinde ki o hoşgörüsüz ifade dâhi yoktu. Zekice bir an belirip sonra da kaybolan bir şaşkınlıktan başka özgün bir ifadeye sahip değillerdi .
Sizler;
-her şeyi isimlendirenler-:
Düş diyorsunuz gönlünüzce
tasarladığınız ve işlediğiniz
hiçliğe.
(sizin için) görünmezliğin ve girift belirsizliğin doruğu olan
gizli özneye zaman diyorsunuz,
durmaksızın kötülüğü buyuran,
susturulamayan iç seslerinize
ve tereddütlerinize ise şeytan.
Aşk diyorsunuz kısa süreli salgı sarhoşluğunuza,
varlıklarınızla yokluğa düşürdüğünüz küçük dipnotlara varoluş dediğiniz gibi.
Tek yönlü ve sürekli akan yokluktan
eksilen küçük ve ödünç birer noktadır göreli mevcudiyetiniz,
sizi sabırla bekleyen bir başka yokluğa katılacak olan,
başladığınız ham ve artık yerine konamaz o ilk yokluğa dönüş olmaksızın.
İnsana dair hiçbir şeyin olmadığı bir zamana gitmek istiyorum sadece. Çünkü insan pratik bir sorundur belki sorunsal, insanlık ise teorik bir ideal. Biz bir ideale gideceğiz, pratik bir soruna değil!