En önemlisi, cancağızım, kendim için üzülmüyor, kendim için acı çekmiyorum; bana göre hiçbir şey fark etmez, dondurucu ayazda paltosuz, çizmesiz gezerim, her şeye katlanır, dayanırım, bana vız gelir; sade, küçük bir insanım ben, ama insanlar ne der?
Sen kötülüğü yok etmek istiyorsun, ama o senin içinde büyüyor. İnsan öldürmek kolay, ama kan ruhuna da sıçrar. İnsan öldürenin ruhu kanar. Kötü bir insanı öldürünce kötülüğü de yok ettiğini sanırsın, sonra bir bakarsın ki yok ettiğini sandığın kötülükten daha beteri senin içinde büyüyor. Musibete boyun eğersen, gün gelir musibet de sana boyun eğer.
"Adam bir yılın hesabını yapıyor, oysa akşama kalmadan öleceğini bilmiyor." Ardından Tanrı'nın diğer kelamını hatırladım: "İnsana ne verilmemiştir öğren."
İnsanda ne olduğunu öğrenmiştim. Artık insana ne verilmediğini de biliyorum. İnsana neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisi verilmemişti.
İsviçreli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre bir pembe dizi başına 325 tane “ama” düşerken, eğlenceli bir dizide bu sayı 3 ile sınırlı kalıyormuş. Bu tabii ki bir şaka… Yine de dikkat edin aradaki farkı göreceksiniz. Yıllarca bize okullarda “ama” kelimesini bağlaç olarak gösterdiler.
Hayır, “ama” bir yıkım aracı. Yapıcı ve geliştirici bir eğitim için “ama” cümleleri yerine “ve” cümlelerini kullanın.
“Yemeğinizi yapmaya başladık ve içine sevgimizi de koyuyoruz, bu sırada içecek ne ikram edeyim sizlere?”, “Seni seviyorum ve işlerimden dolayı uzaklara gitsem de yine seveceğim...”