Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yorum

Resul isimli okurun asıl gönderisini gör
Eylül Türk okurunun profil resmi
Kalp, türlü ziyalar ve marifetler yurdu olunca Resul Bey, değil 4 saatte bir saatte dahi yazılabilir bir eser, bir kaynak suyunun heybelerde taşınması gibi, vakti geldiğinde susuzluktan çatlamış dimağlara şifa üstü şifadır. Dün bir sohbet meclisinde, erken yaşta vefat eden bir ablamızdan söz açıldı ve dendi ki ; Hastalığının son demine kadar bedenen en büyük acılar içerisinde kıvransa da, ruhen bizden çok daha canlı, neşeli ve ılımlıydı. Hiç canım yanıyor dememiş, aksine halinden o kadar memnunmuş ki, etrafındakileri kendi adına teselli etmekte imiş. Geçen sene bir Hanım'la tanışmıştık. Bana çok etkileyici geliyordu, ahvalinde ki sekine ve huzurla.Çatılan kaşlarımdan hicap ediyordum onu gördükçe. Sonra hayatından söz etti biraz ve gördüm ki, acının en şiddetlisi geldiğinde sabretmek, daha hayatta iken bir sürur ve mertebe kazandırıyor insana. Bundan iki yıl evvel amansız bir hastalığa yakalanmış ve hastalığın etkisiyle o kadar ruhen yorulmuş ki sonunda akli melekeleri de yıkılmaya yüz tutmuş. Her iki {bedeni ve ruhi } dertle sınanırken, bir sabır istidadı belirmiş kendisinde, tevekküle ve şükre tutunmuş, bir zaman sonra psikolojik sıkıntıları hafiflemiş ve sonra elhamdülillah bedensel rahatsızlığını da yenmiş ve hayatına geri dönmüş. Şöyle diyordu ; "kızım, insan imanına sarılmaz ise sıhhati dahi bir hastalıktan ibarettir ve eğer O'ndan geleni aşkla karşılar ise hastalıktan daha büyük derman yoktur. Sonraları çok şükrettim hastalıklarıma" Hasılı ; Derdine şükreden ilâhi dermanı bulmuştur. Tahlilinizi okuduktan sonra, bu eseri, ben dahil pek çok kişiye hediye etme isteği belirdi kalbimde. İnşallah sabredenlerden ve şükredenlerden oluruz.
Resul okurunun profil resmi
Bu güzel yorumunuz için teşekkür ederim Eylül Hanım. Ne güzel özetlemişsiniz durumu.. evet öyle gerçekten. Yeter ki o kalb, asıl gerçek kalb sahibinin her daim yanında olduğunu hissedebilsin.... Cümlelerinizi okurken, bir yandan da düşünmeğe başladım ve düşündüğüm şey de şu oldu: Demek ki hakikaten insanda olan inanç, başına gelen çok felaketlerin, müsibetlerin üstesinden kolaylıkla gelmesine yardımcı oluyormuş. Aynı zamanda da ümidini kaybetmemesi için, kuvvetli bir imana sahip olması lazım ki desin: "Lutfun da hoş, kahrın da hoş"..diyebilsin.  Bu sözleri söylemek her  insana müyesser olmuyor maalesef.. Benim de bir tanıdığım Resul adında bir abim var. Kendisi hem anne hem babadan yetim kalmış. Bir gün, belli bir rahatsızlığından dolayı hastaneye gitmiş. Muayene eden doktor da, kesin olarak söylemiş ki, " bundan sonra dört yaşarsanız sevinin" diye.. neyse bu hiç aldırış etmeden, hiç kimseye bir şeyler anlatmadan, ümitsizliğe düşmeden kaldığı yerden devam etmiş hayatına. Şimdi aradan neredeyse 10 yıl geçmiş ve hala yaşamakta ve şu an Norveç'te, İslâmı anlatmakla hizmetine devam etmektedir.. Şimdi bu insan, doktor teşhisi koyar koymaz ümitsizliğe düşseydi, ağlayıp sızlasaydı, önüne gelene "şu kadar ömrüm kaldı" deyip, hem kendinin hem başkalarının kalbini hüzünlere gark etseydi ne olurdu? Elbette ki doktorun dediği olurdu (doğrusunu Allah (c.c) bilir). Ölmeden önce, ölmüş olurdu. Ne kalan 4 aydan bir lezzet alabilirdi, ne de etrafındaki insanların rahat yaşamalarına olanak sağlamazdı.. ama o ne yaptı, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etti. Asıl yapılması gereken de bu değil midir? Ne olursa olsun ümitsizliğe düşmemek, Allah'tan ümidini kesmemek değil midir? Ne demiş Peygamber Efendimiz (a.s.m): Kıyametin kopacağını görecek olsanız bile, elinizdeki gidanı dikmeğe bakın dememiş mi?..  Velhâsılıkelâm, İnsan Yaratanına dayandığı müddetçe güçlüdür, inançlıdır, ümitlidir. Gerisi sadece kendini kandırmaktan başka bir şey değildir..  Katkınız için, düşüncelerinizi paylaştığınız için tekrardan teşekkür ederim Size.
Eylül Türk okurunun profil resmi
Rabbim razı olsun.
Resul okurunun profil resmi
Ecmain olsun İnşâAllah..
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.