Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

fmeryemf

Ama bedava olan, hiç giriş ücreti, şölen masrafı, üyelik aidatı, zahme- ti ve sıkıntısı olmayan, en zengini için bedeli neyse en fakiri için olduğu kadar cüzi olan, ve yine de en zengin haz olan şeyi birçok insanın kaçırmış olması ne üzücüdür, bildik bir akıl hocasından değil de, herhangi birinden, muhabbet esnasında tesadüfen irtibat kurulmuş bilinmedik birinden alınacak dersi kaçırmış olması ne üzücüdür. İnsan kitaplarda boşuna arayıp durduğu şeyi, bir hizmetçi kızın başka bir hizmetçi kızla sohbet ederken söylediğini duyunca, insanın birden kafasına dank eder; insan bulmak için sözlükleri, bilim akademisinin- kinde bile boş yere karıştırıp kafa patlattığı bir ibareyi hiçbir sözlükte, bilim akademisininkinde bile, bulamaz, ve sonra rastgele bir neferin bunu dediğini duyuverir, ama onun ne zengin bir kişilik sahibi olduğu hayalinden bile geçmez. Ve o, koca ormanda, her şeyden hayrete düşerek ilerleyen, bazen bir dal, bazen bir yaprak koparan, bazen bir çiçeğin üzerine eğilen, o anda bir kuş çığlığı duyan biri gibi, insan kalabalığının arasından söz dilinin muhteşem armağanı karşısında hayret içinde ilerler, sonra rastgele bir başka ifade yakalar,
Reklam
Hiç kuşkusuz, kişinin kalıcı bir ad bırakmasında kendi büyüklenmesinin de bir payı vardır; ün kazanmakta, insanın değerlerinin yalnız başkalarınca övülmesi hiçbir zaman yeterli değildir.
Sayfa 203Kitabı okudu
Aynı kişinin benim hem üzülmemi hem de şaka yapmamı eleştirmesi, benim her iki bakımdan da ölçülü olduğumun büyük bir kanıtıdır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
saat beni ayarlar dakika beni sıkıştırır saniye benden kaçar
uyanıklık beni yorar uyku beni dondurur uyanma bana saldırır
Reklam
Yaş beni yener gençlik beni terk eder bellek bana kalır
Peygamber İlyas insanlardan kaçarken bir mağaraya sı­ğındı, ona açınlandığına göre Tanrı mağaranın girişinde ken­disine görünecekti. Bir kasırga meydana geldi. fırtınadan ağaçlar devrildi. İlyas Tanrı'nın geldiğini sandı ve dışarıya çıktı; ama Tanrı kasırgada değildi. Sonra fırtına devam etti: gök gürültüleri ve şimşekler korkunçtu. İlyas, Tanrı orada mı diye bakmak için yine dışarıya çıktı; ama Tanrı fırtınada da değildi. Sonra deprem oldu: Toprak ateş kusuyordu, kaya­ lar parçalanıyordu. dağ her yandan yarılıyordu. İlyas baktı; ama Tanrı depremde de yoktu. En sonunda her şey sakin­leşti, hafif ve serin bir yel peygambere tarlaların serinliğini getirdi. İlyas baktı. işte Tanrı oradaydı. Bu sözler "Kötüye karşı direnmeyin"i en iyi sembolize eden sözlerdir.
Benim ve çocuklarımın boğazından geçen her bir lokma ekmeği satın almam ve refah içinde yaşamam için, ihtiyaç sahibi çok sayıda kişinin yok­ sunlaştırılması mı iyi, yoksa ekmek yediğim sırada herkesin kendi ekmeğinin olduğundan ve hiç kimsenin acı çekmedi­ ğinden emin olmak mı daha iyi?
Bu anlamda iyi ve kötü bilgisi öylesine kaçınılmazdır ki iyi ve kötüye dair ne denli kuşku oluşturursak oluşturalim kelimenin hakiki anlamıyla kendimizi kuşkunun içeriğine ikna etmeyi başaramayız. Çünkü bildiğimizi bilmiyormuş gibi davranamayız.
şarap doldurur gibi hayatımı silme zevkle doldurdum. Şimdi hayata yepyeni bir açıdan yaklaşıyorum, çoğu zaman mutluluğu düşünmek bile benim için çok zor. Oxford'daki ilk sömestrimde Pater'in Rönesans'ında -hayatımı çok tuhaf bir biçimde etkileyen o kitapta- Dante'nin isteyerek hüzün içinde yaşayanları "Cehennem"in derinliklerine yerleştirdiğini okuyuşumu, bunun üzerine fakülte kütüphanesine gidip İlahi Komedya'nın "güzel havada somurtanların" iç çekip iç karartıcı bataklığın dibinde yattıkları bölümünü okuyuşumu anımsıyorum: Tristi fummo nell'aer dolce che dal sol s'allegra' güneşin neşe saçtığı güzel havada hüzünlüydük
Reklam
Senden bir mektup bekledim. Eski yakınlık, çok karşı çıkılmış sevgi, üzerine yağdırdığım, karşılıksız kalan binlerce iyilik, bana ödemediğin binler- ce gönül borcu tüm bunlar senin gözünde bir hiç olsa da, iki insan arasındaki en anlamsız bağ olan görev duygusu bile, yazmanı gerektirirdi.
Benim için seni sevmekten başka yapılacak şey yoktu. Senden nefret etmek konusunda kendime izin versem, üzerinde yol almak zorunda olduğum, hâlâ da yol aldığım hayat çölünde her kayanın gölgesinin kaybolacağını, her hurma ağacının kuruyacağını, her kuyunun kaynağının zehirli çıkacağını biliyordum. Şimdi biraz anlamaya başladın mı? Hayal gücün derin uykusundan uyanıyor mu? Nefretin ne olduğunu zaten biliyorsun. Sevginin ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu sezebiliyor musun? Öğrenmek için gecikmiş sayılmazsın, sana bunu öğretebilmek için hücreye tıkılmış olsam da.
Ortamın ilgi odağı olduğum bir partiden az önce geldim. Nükteler dudaklarımdan akıp gitti. Herkes bana gülüp hayranlık duyuyordu - ama ben terk ettim orayı. Evet, bu tire dünya yörüngesinin yarıçapı kadar uzun olsa yeridir --- ve kendimi vurmak istedim.17
Doymak bilmez okumalarından aklına giren düşünceleri bastırmak için de akranlarını kullanıyordu. Hevesli sohbetlerde tökezleye tökezleye yürüyen, bazen bir noktaya vurgu yapmak için hepten duran bu dağınık saçlı delikanlı, Kopenhag'in tanıdık simalarından biriydi.
Kierkegard, cinlerini başından kovmak için yazsa da onları nasıl edindiği hakkında da yazmıştı.
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.