Sonunda en iyi yaptığı şeyi buldu.
Zaman profesörü koydu adını.
Ruhu, geçmiş ve gelecek zamanlarda, sınırsız alemlerde gezerken, bedeni, yaşadığı anı tüm gerçeklikleriyle gözlemliyor ve adına zihin dediği bir başka kavram ise ruhun ve bedenin tüm yaşadıklarını harmanlıyor, sürekli bir çıkarım yapıyordu.
Değmeyeceğini bildiği halde yaşadığı her şeyi ciddiye alıyor ve buna bir türlü engel olamıyordu.
O yüzden ne ruhlar alemindeydi ne de insanlar. Bazen zamanın fırtına kılığına bürünüp kendisini oradan oraya savurduğuna inanıyor, kaybolmuş gibi hissediyor, bugün doğru olduğuna inandığı şeyi yarın yerinde bulamıyor, ne için yaratıldım sorusuna bir türlü cevap veremiyordu.
Her şeye geç kalmış gibi hissediyor ve on sekiz yaşındayken bile böyle hissetmesinin sebebini düşünüyor, yine zamanın içinde savrulup kendi gençliğiyle baş başa ve ona üzülür halde buluyordu kendini.
Maddi manevi tüm yetenek ve isteklerinin yarısıyla yaşıyor, yarım konuşup, yarım gülüyordu...
m.c.d