"İğne atsalar, yere düşmez tenhalarım var kalbimde.
Biz seninle bir salkımın İki aşık üzümüyken
Başka şişelerde şarap olmuşuz
Başka hayatlarda harap olmuşuz.
Biz seninle bir denizin İki aşık balığıyken
Başka sularda yüzüp durmuşuz
Başka kıyılara vurmuşuz."
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Eski bir kitabın sayfalarında, acımasızca geçen zamanın bedenlerimizde bıraktığı izlerden nasibini alan mürekkepler, sözcüklerin anlattıklarından öte, kendi bedenlerinde gizli bir anlam taşıyor:
Ölüyorsun.
Eski bir kitapta eskimiş mürekkepler olağandır. Yaşlı bir bedende yolculuğa hazır bir ruh da gayet beklenir bir durumdur.
Fakat genç bir bedende ölü bir ruh, zamana karşı işlenmiş bir suç gibidir ve bu suça zamanı yaşanılmaz kılan herkes ortaktır.
Mürekkep zamanla, ruh zamanla eskimelidir.
Bedenin katili kadar ruhun katili de suçludur.