Elif Sena

Kadın ölür hiç bırakılmadığı kalabalıklardan. Saçlarına gelip gelip kumrular konar ve sevinir ayrıldığına. Belki evlenmişti ve yaşamıştı çocukların öldüğü kuytularda, her gece adlarını unuttuğu şehirlerde. Hiç bilmediği dağları aramıştı o zamanlar, çocukluğunda dinlediği hazineleri. Kadın ölür, yeniden saçlarına üşüşür kalabalık; uykusundan iki kişinin başlattığı eski bir karanlığa azalır, ölmekten hiç bıkılmayan çağlar geçer gölgesinden. Gölgesinden haydutlar geçer, dönüp onu kuyulardan çıkarır bir tanesi, atların en iyisini ona verir; özlediği sulardan geçer kadın, ama öteki haydutların çadırlarını görür birden, yorgun atına bakar ve ağlar belki. Ve büyür uykusunda İstanbul
Reklam
Artık nereye koşsam bu şehri taşıyacağım. Dağlarda çıldırsam, sularda çırılçıplak ölümler bulsam, ateşlerden tanrılık yürüse damarlarıma... Neden, artık neden kurutmuyor saçlarımı alevler?
Bana baktı. Onu gördüm. Ormanımda yaşasaydı, şimdi ben ormanımda yaşasaydım ne olurdu? Ne iyi olurdu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O eski bir güvercindi, bıraktı beni onlara, Götürmedi kanatlarından bir başka yalnız suya, Geçti çocuk gölgelerinden, dönmedi artık, Yapacak işleri vardı utanmaktan başka.
O eski bir güvercindi, gittikçe hatırlanan, O eski bir güvercindi, uçması da iyiydi bana kalırsa, O eski bir güvercindi, çünkü tenhaydı şehirler, Benim saçlarıma saklanırdı, benim saçlarım çalılara
Reklam
Reklam
2.766 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.