Hayal ve hedef arasındaki farkı anladığında büyüyorsun aslında. Hayal bir ihtimal şansa bağlı olsa da hedefler senin çaban ve gayretin ile vuku bulmaktadır. Hayallerin bir sınırı yoktur, belki uçmayı bile hayal edebilirsin. Hedefler ise gerçekleştirmeyi kafana koyduğun çok daha makul istekler, belki de kişiyi hayata bağlayan sebeplerdir. Tam da bu noktada
Acar Baltaş ’ın ‘hayalini yorganına göre uzat’ dediği yerde buluyorum kendimi. İnsan hedefinin bir kenarından tutar da hayalinin yanından geçemezmiş. Hayalinin yanına kıvrılır da bir kenarından tutamazmış. Hayaller, anı kurtaran kısa süreli mutluluklardır. Hedefler ise umuttur, yol’dur. Yolundan sapan yeni bir yol bulacaktır, fakat hayali kırılan, yıkılıp toz duman olacaktır. Ne haklı bir cümle kurmuş
Selahattin Tomar : ‘Defterinize resmettiğiniz hayallerinizden hayatın sadece bir yaprak koparması, sizi altüst etmeye yeter de artar bile.’
Hayal kurarken bile gerçeği çok da terk etmemek gerekir. En sağlıklı olan da budur.
Bu yüzdendir ki, bir hedefe sarılıp düşe kalka yürüdüğümüzde huzuru bulacağız. Bir hayale bağlanıp tozpembe yaşadığımızda değil.
Kısa kısacık bir öykü… Ülkemizde ceza evleri af üzerine aflar ile boşalırken yazarımız bunu sorgulamış ve ıslahat edilmeleri gerektiğini düşünmüş ütopik bir kurgu ile karşımızda. Ana fikir ve alt yapısı iyi, ama öykü çok kısa bu ana fikir üzerine yazılacak şeyler bitmez. Bunu düşünürken aklıma
Ayfer Tunç geldi. Öykülerini yıllar sona tekrar ele alıp yazmasıyla, belki
Selahattin Tomar’da aynısını yapar.
Şahsıma kitabını okumam ve değerlendirmem için yollayan
Herkes zaman zaman kendini açacak yeni, temiz bir sayfa ister. Ancak hayat öyle bir hak tanımaz. Daha önce yazdıklarını silmek gerekir. O zaman da ya iz kalır, ya da sayfa yıpranır.