Yüzyılın başlarında doğup, bir imparatorluğun çöküşüne ve Cumhuriyetin kuruluşuna tanık olanlar erken olgunlaşmışlar. Babam da 20 yaşında hayata atılıvermiş. Yaz tatilinde Yozgat'tan İstanbul'a kendini dar atan babam, 17 Ağustos 1928 tarihli mektubunda Mehpare'ye şunları yazar:"ErenköyÜ ne gittim. (Salih amcasının evine) Dört gün kaldım.
14 günlük uzun yolculuk
Mehmed Akif ise aynı gün sabah namazından sonra 12 yaşındaki oğlu Emin’i de yanına alarak yola çıkmış, yürüyerek geldiği Karacaahmet Mezarlığı’nda kadim dostlarından Ali Şükrü Bey’le buluşmuştu. Buradan faytonla, Alemdağı’na, oradan, atlarla İzmit Adapazarı üzerinden Eskişehir’e, oradan da trenle Ankara’ya varacaklardı. Tehlikeli yolculuk tam 14 gün sürmüştü. Mehmed Akif ile Ali Şükrü Bey, Ankara’ya Meclis’in açıldığı günün ertesinde yani 24 Nisan 1920 tarihinde ulaşabileceklerdi. Mehmed Akif’in Ankara’ya gelişi büyük coşkuya yol açmıştı. Akif boş durmayacak, Ali Fuat Cebesoy’la birlikte cepheleri dolaşacaktı. Mehmed Akif, 11’den fazla şehre gitmiş, kimi zaman isyan bastırmış, kimi zaman da halkı mukaddes mücadeleye davet etmişti. Zaten başyazarı olduğu gazetenin yazıhanesi de, 1920 yılının başından itibaren Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geçmiş olanlarla, İstanbul’daki yakınları arasında haberleşmenin merkezi olmuştu.
Sayfa 17