TARİHLER VE OLAYLAR (1950-1960) 02 Nisan 1950: Milliyetçiler Federasyonu kuruluyor. 14 Mayıs 1950: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının sonu. Seçimi Demokrat Parti kazanıyor. 21 Eylül 1950: Atsız, Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin ediliyor. 04 Ekim 1950: Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nin kuruluşu. Başkan: Nihâl Atsız. 06
Irkçılık-Turancılık Davası ve Dış Politika: Hem sanıklar, hem de birçok araştırıcı, Irkçılık-Turancılık Davası'nı, hükümetin dış politikasıyla ilişkili saymışlardır. Reha Oğuz Türkkan, yabancı araştırıcıların ve basının bu yöndeki görüşlerini aktarır: "Prof. Edward Weisband, 1974'te yayınlanan '2. Dünya Savaşında İnönü'nün
Reklam
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
1944'te tutuklanan 23 sanıktan biri olan Fethi Tevetoğlu da Fevzi Çakmak'ın emekli edilmesi yanında dış politikanın etkisini de vurgular: “Fakat çok geçmeden Sovyetler Almanlara karşı üstün bir duruma geçince ve özellikle 12 Ocak 1944'de Mareşal Çakmak emekliye sevk olununca durum değişti. Artık Ankara'da Sovyet yardakçıları ile komünistlerin sözü geçerli idi... Moskova'yı memnun etmek amacıyla Türkiye'de Türkçülere karşı düzenlenen saldırı..." (Tevetoğlu 1989/17: 17).
"Prof. Edward Weisband, 1974'te yayınlanan '2. Dünya Savaşında İnönü'nün Dış Politikası' adlı eserinde, İnönü'nün 'Atsız'ın yayınladığı mektupların hazırladığı fırsatı kaçırmak' istemediğini yazıyor ve şöyle devam ediyor: 'İnönü'nün (bu yolla) Sovyetleri yatıştırma çabası yine de başarısızlığa uğradı. İnönü, Turancıları ezerken... Sovyetlerin Türkiye'ye karşı takındığı tutumu etkilemek istemiş. Ancak bunda da hayal kırıklığına uğramıştı. Ruslar Turancıların yargılanmasını maskaraca bir oyun olarak nitelendiriyorlardı.' (s. 320). 1944'te bir makale yayınlayan İngiliz Review dergisi ise, Türkçü tevkiflerini Ankara hükümetinin 'Moskova'dan iyi not alma' çabasına bağlamaktaydı (15/11.1944, sayı: 37, sayfa: 181). C. W. Hostler de, 1952'deki yazısında ve daha sonra 1957'deki kitabında bu hareketi İnönü'nün 'Sovyetler Birliği'nin gözüne hoş görünmek' diye niteliyor (Trends in Pan-Turanism. Middle Eastern Affairs, Ocak 1972; c: 3, sayı:1)" (Türkkan 1988: 185). 01 Eylül 1947 tarihinde Arif Türkdoğan'a yazdığı mektupta davanın bitişiyle ilgili olarak Atsız şunları söylüyor: "Gerçi beraat ettik. Fakat dâva henüz bitmedi. Biz 17 Mart'ta beraat etmiştik. Sıkıyönetim Kumandanlığı, bu beraat kararını 24 Nisan'da temyiz etti. Askeri Yargıtay henüz bir karar vermedi." (Hacaloğlu 2013: 34). .... Atsız da 23 Temmuz 1946'da yazdığı mektupta "Bizim davamız, Ruslara kompliman yapmak yüzünden çıkmıştı." (Hacaloğlu 2013: 33) diyerek aynı görüşte olduğunu belirtir.
Atsız, Irkçılık-Turancılık Davası'ndan yargılanırken hakkında bir dava daha açılmıştı. Orhun dergisinin 15. sayısında Şakiroğlu Canip Sıtkı adlı bir öğrencisinin yazdığı "Türk Kızı Ağlasın...” başlıklı yazı yüzünden. Yazı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Isparta'ya mülteci olarak gelen İtalyan askerlerinin şımarıklığından ve Isparta
Reklam
"Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, ana babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsan sakın onlara 'Of!' bile deme, onları azarlama; onlara tatli ve güzel söz söyle" (İsra:17/23)
Siyer Yayınları
Evrimsel gelişimimizde, "Güneş ışığı varsa yemek bulunur" mantığı olduğundan gündüz açlığı hücreler üzerinde stres yaratır. Bu sebeple sirkadiyen ritme uygun olarak günün erken saatlerinde yemek yiyip 17.00'de yemeyi keserek ve gece 23.00'te karanlıkta uyuyarak sabah uyandığımızda tartıda bir gece öncekinden 300 ile 500 gram daha düşük çıkabileceğimizi görürüz. Bu uygulamanın menfaat listesi uzundur....
İbnu'l- Murteza'nın el-Munye'de naklettiği şu olay, Kur'an'ın kaza ya verdiği manayı güzel anlatır: "Hz. Ali'ye yaşlı bir adam şöyle sorar: "Öyleyse, bizi sevkeden kaza ve kader nedir?" Hz. Ali: "O Allah'ın emir ve isteğidir" der ve şu ayeti okur: Ve kada rabbuke ellâ ta'budû illa iyyahu/ "Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenize hükmetti." (İsra 17:23) Hasan el-Basri de Hz. Ali ile aynı görüştedir. İkisi de kaza ve kader'i, "Allah'ın emir ve nehyi, istek ve arzusu" olarak açıklamıştır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.