1897 Türk-Yunan Savaşı sırasında
Gençler davul zurna sesleri arasında, ellerinde bayrakları ile cepheye koşuyorlardı. Aralarında bıyıkları henüz terliyen çocuklar da var. Bazı arkadaşlarının anlattıklarına göre o da arkadaşlarından biri ile okuldan kaçtı. Katılacakları bir kıta ararken gece vakti bir kapı önüne geldiler. Mustafa Kemal kapı tokmağını vurdu. Kapıyı açan kadın sesini çıkarmadan içeri çekildi. Sonra lâmbayı gençlerin yüzüne tutarak: - Mustafa sen burada ne arıyorsun? dedi. Bu, Selânik'te uzun müddet kalmış, Zübeyde Hanımı tanıyan bir Bulgar kadını idi. Mustafa'yı içeri alarak: - Nereye gidiyorsun? dedi. - Cepheye... Yunanlılarla çarpışmaya... Kadıncağız güçlükle Mustafa Kemal'i kararından vazgeçirebildi.
1897 Türk - Yunan Savaşı: Savaşı Kazanıp Girit'i Kaybettik
İstanbul'da "Ya Girit Ya Ölüm" sloganları atılırken 9 Mayıs 1910 tarihinde Yunanlar son hamlelerinden birini yaptılar. Girit Meclisi, Yunan kralı adına açıldı.
Reklam
Osmanlı tarihi ile ilgili klişe hâline gelmiş laflar vardır. Bir mevzu anlatılırken veya tartışılırken üzerinde hiç düşünmeden aynı şeyler tekrarlanır. Mesela, Türkler'in savaşta kazanıp, masada kaybettiği sık sık tekrarlanan bir husustur. Sanki Türkler hiç diplomasiden anlamıyor, saflıkları ve bilgisizlikleri yüzünden Avrupalı diplomatlar tarafından kandırılıyor gibi anlatılır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında bazı savaşlarda galip gelinmesine rağmen (1897 Yunan Savaşı gibi) yapılan antlaşmalardan kayıpla çıkılmıştır. Ancak bunun sebebi Osmanlı diplomatlarının maharetsizliği değil, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi devletlerin baskılarıdır.
Rusya'dan İstanbul'a gelen Hüseyinzade Ali Bey, Tıbbıye'de Türkçülük esaslarını anlatıyordu. Turan ismindeki şiiri, Turancılık idealinin ilk dışa vurumu idi. Yunan savaşı (1897) başladığı sırada, Türk sari Mehmed Emin Bey: "Ben bir Türk'üm,dinim, cinsim uludur" dizesi ile başlayan ilk şiirim yayınladı. Bu iki şiir Türk hayatında yeni bir hareketin başlayacağını haber veriyordu. Hüseyinzade Ali Bey, Rusya'daki milliyetçi lik akımlarının etkisiyle Türkçü olmuştu. Özellikle, daha kolejde iken, Gürcü gençlerinden, son derece milliyetçi olan bir arkadaşı ona milliyet aşkını aşılamıştı.
X-ışınlarının tanısal amaçla kullanıldığı ilk savaş hangisidir?
1897 Türk-Yunan Savaşı. Türk yaralılarda Türk ve Alman hekimler, Yunan yaralılarda İngiliz hekimler tarafından kullanıldı. 28 Aralık 1895’te bilim dünyasına tanıtılan X-ışınları, ilk kez Mayıs 1896’da Dr. Guiseppe Alvaro tarafından, Etyopya’da yaralanan birkaç askerde kullanıldıysa da tanısal amaçla sistemli olarak ilk kez 1897 Türk-Yunan
1897 Yunan savaşı, bir ülkenin savaşta kesin bir mağlubiyete uğradıktan sonra bile masa başında galip getirildiğinin ibret verici bir örneğini teşkil eder.
Reklam
“Kuşkusuz, Goltz'ün bu popülaritesinde 1897'de yapılan Osmanlı-Yunan Savaşı'nın kazanılmasına yaptığı katkının payı da bulunmaktadır. Zira henüz 1886 yılında hazırladığı harekat planında muhtelif siyasi ve askeri sakıncalardan ötürü Osmanlı ordusunun Yunan ordusu ile yapacağı bir savaşı olabilecek en kısa sürede bitirmesi gerektiğine işaret eden ve buna yönelik bir hazırlığın yapılmasını isteyen Goltz'ün ne kadar haklı olduğu ortaya çıkmıştı. Her ne kadar Osmanlı Devleti sahada kazandığı başarıyı diplomaside gösteremese de Goltz'ün gerek askeri eğitim gerekse harekat planlaması gibi konularda mahir bir asker olduğu bir kez daha kabul edilmişti.”
1897 Türk - Yunan savaşı çıktı. ''Gençliğimin en heyecanlı günlerini yaşadım. Küçük yaşıma bakmayarak gönüllüler arasına katılmak istiyordum.''
Sayfa 21 - Pozitif Yayınları
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
339 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Von Der Goltz/ Mahmut Şevket Paşa ile İlgili Hatıralarım ve Selanikteki Günlerimin Tarihçesi Hazırlayan: Ömer Hakan Özalp. Mahmut Şevket Paşa 1857 Ağustos'unda Bağdat'ta doğmuştur. Babası, Bağdat eşrafından eski Basra mutasarrıfı Kethüdazade Süleyman Bey'dir. Anne tarafından ailesinin, asırlarca Bağdat'ta ikamet etmesinden
Reklam
Cesaret gösteren ve tehlikeye atılan kazanır. Kuvvetli olduğu halde başarıdan ümidini kesen, yerinden hareket edemeyen ve düşmanın hücum etmesini bekleyen herhalde mağlup olur. Bir komutan, birliklerin emniyetini sağladıktan sonra düşmanı mağlup edeceğim demeli, mağlubiyet korkusunu hiç aklına getirmemeli; bu bağlamda Napolyon’u taklit etmelidir. Korkak kalp daima mağluptur. Mustafa Kemal Atatürk Atatürk'ün 1902-1905 yılları arasında Harp Akademisi'nde okurken 1897 Türk-Yunan savaşı hakkındaki notlarından.
Halife kumandandır.
Hâlife Abdülhamid, sadece 1897 Yunan savaşı sırasında cihad cağrısında bulunmuştu. İttihatçılar 2. Abdülhamid'ı tahttan indirdikten sonra, yerine geçirdikleri Mehmed Reşad'a, müslümanları İngilizlere karşı ayaklanmaya teşvik etmek ve Almanya'nın savaşı kazanmasını sağlamak için 11 Kasım 1914'te cihad ilân ettirdi! İslâm dünyası, bu konuda umulan tepkiyı göstermedi. Çünkü söz konusu olan bir Avrupalı devletin safinda başka bir Avrupalı devlete karşı savaşa girmek idi. Dâvet hür bir halifeden değil, devleti kontrolü altına almış olan ve Alman müttefikleriyle fikir ve Gönül Birliği içinde hareket eden küçük bir klikten gelmişti.
Sayfa 277 - Yazar YayınlarıKitabı okudu
19 uncu asırda en büyük savaşımız 1877-78 Türkiye - Rusya Harbi olmuştu. Ruslar İstanbul kapılarına kadar gelmişlerdi. Mustafa Kemal henüz doğmamıştı. Fakat Manastır asker lisesinde o yıkıcı bozgunun sebeplerini öğrenmeye büyük önem verdi idi. Manastır çevresinde Sırp ve Bulgar çeteleri dağa çıkmakta, Türk köylerini basmakta idiler. Mustafa Kemal'in içine ilk defa bu lisede vatan kaygısı çöktü. Topraklarımız üstünde ağırlaşan tehlike havasını nefesleri içinde duyduğu sırada 1897 Türk - Yunan Savaşı çıktı. "Gençliğimin en heyecanlı günlerini yaşadım. Küçük yaşıma bakmıyarak gönüllüler arasına katılmak istiyordum."
II. Abdülhamid devri (1876-1909), Osmanlı tarihinin siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan en sıkıntılı dönemlerinden biridir. Hasta Adam, Panslavizm ve Şark Meselesi gibi siyasi terimleri paravan olarak kullanan sömürgeci devletler, başta Balkan coğrafyası olmak üzere merkeze uzak Osmanlı topraklarını paylaşma yarışına girdiler. Bu bağlamda; Rusya ile
Sayfa 273Kitabı okudu
105 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.