Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yıl 1960 (:
Ders kâbus ha­line gelmiştir; neşve ile doldurucu bir ziyafet ve şenlik değil; dip­loma arzusu ve istikbal endişesiyle çekilmesi mukadder bir dert, ta­şınacak bir yük, dolacak bir çile.
Sayfa 84 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
"Yaklaşık 10 bin yıl önce, tarım toplumuna geçildiğinde, insan nüfusu tahmini 5 milyona ulaşmıştı. Endüstriyel devrim başladığında sayı 500 milyondu. Dünyadaki insan nüfusunun büyüme hızı o zamandan beri kaydadeğer derecede arttı. Sayının 1 milyardan 2 milyara ulaşması bir yüzyıl (1804-1927) sürdü, fakat onu izleyen her milyara giderek daha az zamanda ulaşıldı -üçüncü milyara 1960 yılında, 33 yılda; dördüncüye 1974 yılında 14 yılda; beşinci milyara 1987 yılında 13 yılda ve altında milyara 1999 yılında 12 yılda."
Doğu Batı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çoğunluğunu 1950-1960 yılları arasında İngiltere’nin sömürgelerinden gelen işçi göçmenlerin oluşturduğu topluluklar bir yandan insanlık dramına sahne olurken bir yandan da birlikteliğin yarattığı umudun yeşerdiği yerler.
Hayri Turgut Uyar
1960'lar ve 70'lerdeki edebiyat ortamının bir daha kurulabileceğini sanmıyorum. Olağanüstü günlerde. Sadece Turgut uyar'ın masaya oturup şiir yazması ile olmuyor. Edip Cansever var, Cemal Süreya var, Tomris Uyar var, yani birbirlerini besleyen edebiyatçılar var.
1960 yılında ABD' de yapılan deneysel bir araştırmada, bir hastanede yeni doğan bebeklere, yetişkin bir insanın kalp sesleri dinletildiğinde bu bebeklerin çoğunun ağlamalarını kestikleri ve bir bölümünün uykuya daldıkları gözlemlenmiştir.
Aslında, ara kanamalar ve lekelenmeler oral doğum kont­rol haplarının en yaygın yan etkisidir. Yine de yan etkiler yok oldukça, uygunsuz olmalarına karşın önemsiz bir kategoriye girerler. Hap çoğu kadında sivilce problemini azaltmaya da yardımcı olur ki, bu durum da hapların bir faydası olarak de­ğerlendirilir. Haplar, göğüs boyutunun büyümesiyle de ilişkili­dir: Tane, 1960 ve 1969 arasında, Amerika'daki C kup sütyen satışlarının yüzde 50 kadar arttığını belirtmiştir.
Reklam
İşte bu bilgilere bayılıyorum :))
Efendim, Hitchcock'un meşhur Sapık veya Psycho fılmini ve o meşhur, duştaki bıçaklanma sahnesini hatırlayanınız var mı? Orijinali siyah beyaz olan 1960 yapımı bu fılmde, duş perdesin­ deki el izi olarak gördüğünüz, daha sonra da küvete akan su ile beraber girdap yaparak kaybolan kan, aslında o an sette bulunan çikolata sosundan başka bir şey değil.
1960'larda ve 70'lerde güvenli ve yasal kürtaja erişim mücadelesi, kürtajı ahlaki bir sorundan çok bir insan hakları konusu olarak gören Kadınların Kurtuluş Hareketinin önemli bir parçasıydı. Yasal kısıtlamalar, yasadışı kürtaj nedeniyle kadınların ölmesi ya da ciddi ölçüde yaralanması demekti Feministler kadınların kendi bedenlerini ve üreme tercihlerini kontrol etme hakkına odaklandılar ve bir gebeliği sonlandırmak gerekip gerekmediğine karar verme hakkının yalnızca kadınlara ait olduğunu savundular.
Sayfa 156Kitabı okudu
The Greatest Living Author, Karl Shapiro, 1960 - v.
Bu metin İngilizce dilinden otomatik olarak çevirilmiştir. Orjinali Göster
Henry Miller'ı yaşayan en büyük yazar olarak adlandırıyorum çünkü öyle olduğunu düşünüyorum. Ona şair demiyorum çünkü hiç şiir yazmadı; hatta şiirden bile hoşlanmıyor sanırım. Ancak yazdığı her şey, kelimenin en iyi ve en geniş anlamıyla bir şiirdir.
Grove PressKitabı okudu
İlber Ortaylı'nın ortaokul yıllarına ait bir anısını paylaşmak istiyorum. Yine Sarıhan'ın aynı adlı kitabından, İlber Ortaylı'nın ağzından aktarıyorum: "Ankara Atatürk Lisesi'nde iki yıl boyunca (1960-1962) orta iki ve üçüncü sınıfta Türkçe-Edebiyat Bilgisi öğretmenimiz Türkan Bengisu idi. Milli Eğitim yönergelerini ya kusursuz uyguladığından veya tersine hiç itibar etmediğinden olacak, öğrencilerin yaratıcılığını ve kişilik kazanmasını teşvik eden özel bir ders programı uygulardı. Öğrencinin biri, oyun, öykü veya bir şiir mi yazdı? Türkan Hanım derhal bu oyunu temsil ettirir, öyküyü okutur, şiiri alkışlarla dinleyip ciddiyetle eleştirir, över, konuyu tartışırdı. Sınıfın yarısı şiirle, öyküyle, tiyatroyla ilgilenmeye başladı. ( ... ) Derse ve ortama uyum sağlamayan asi veya kaba tavırlı birkaç çocuğun kısa zamanda uyumlu, saygılı ve uygar davranışa girdiğini görmek mümkündü. Öğretmen bunları takdir etmekle kalmıyordu, bu çocukları izliyor, bazen basit bir-iki soru yöneltiyor, doğru cevabı takdir ediyor veya başarı ışıltısı bulunan ödevlerini sınıf önünde övüyordu. Senenin bir ayında her öğrenciye bir konuda konferans hazırlatıp kürsüde verdirtirdi..."
Sayfa 172 - Final Kültür Sanat YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.