Okumanın ne yaşı ne de zamanı vardır. İnsan her zaman bir şeyler okuyabilir. Yeter ki okumayı gerçekten istesin. Birileri istedi diye ya da zorla kitap okunmamalıdır. Okuma hevesi ve isteği öncelikle insanın kendi içinde olmalıdır. Okumak için, ille de beş yüz sayfalık bir kitabı bitirmek gerekmez, bazen bir sayfa bile o kadar çok şey anlatır ki insana. Okumanın satırı, sayfası gerekçesi olmaz. Okumanın bir gerekçesi olacaksa eğer o da okumak olacaktır.
Bir vatandaştan poşetlerin ücretlendirilmesine tepki; "madem poşete para veriyorum, üzerinde marketinizin ismi yazıyor. Neden bedava reklamınızı yapıyorum! Bende sizden reklam parası alırım."
Yaşamın bir yılının ne olduğunu mu merak ediyorsun? Bu soruyu yıl sonu sınavında başarısız olmuş bir öğrenciye sor. Yaşamın bir ayı : Bu konuda erken doğum yapmış, bebeğini sağ salim kollarına almak için kuvözden çıkmasını bekleyen bir anneyle konuş. Bir hafta : Ailesine bakmak için bir fabrika yada maden ocağında çalışan bir adama sor. Bir gün : Kavuşacakları günden başka bir şey düşünemez olmuş âşıklara sor. Bir saat : Asansörde mahsur kalmış bir klostrofobiye sor. Bir saniye : Bir araba kazasında kıl payı kurtulmuş bir adamın yüzündeki ifadeye bak. Ve saniyenin milyonda birini olimpiyatlarda uğruna ömrünü verdiği altın madalya yerine gümüş madalya almış atlete sor.
Bilgisayar, cep telefonu, televizyon gibi teknoloji ürünleri uzmanlara göre kişinin işlerine yoğunlaşma kapasitesinin bozulmasına neden oluyor. Kişilerin enerjilerini emiyor ve onları etrafıyla ilişki kurmaktan çekinen, asosyal bir birey haline getiriyor. Halbuki çoğumuza sıkıcı gelen kitap okuma ise uzun süre konu değiştirmeden dikkatini toplama eğitimi kazandırıyor. Bununla kalmayıp insanın ufkunu açıyor ve kelime hazinesini geliştiriyor.