Ahh Oğuzcum Atay ne güzel bir yazarsın sen. Bugüne dek gördüğüm o müthiş kitap alıntılarının çoğunun Tutunamayanlar’a ait olduğunu okuduktan sonra anladım. Bir rivayete göre Türkiye’nin en çok yarım bırakılan kitabıymış. İş yerinde beni bu kitabı okurken görenler “ayyy nasıl okuyorsun, hayatta okuyamadım, yarım bıraktım, hiç beğenmedim” minvalinde yorumlar yaptılar. (Rektör Hocam hariç <3)
Oğuz Atay postmodern tarzında yazdığı için kitaplarını okumak hakikaten biraz zor oluyor. Çünkü kitapta bir olay örgüsü olmuyor. Kitabın büyük çoğunluğunu, başkarakter Turgut Özben’in kendi iç dünyasında konuşması oluşturuyor. Mühendis olan Turgut’un yine kendisi gibi mühendis olan arkadaşı Selim Işık’ın intiharı üzerine kendini onun hayatını araştırırken bulur. Hayattayken bu kadar anlamaya çalışmadığı arkadaşı Selim’i öldükten sonra anlamaya çalışır. Hep Selim gibi düşünür, Selim’i adeta beyninin içinde taşır. Selim’in bütün arkadaşlarıyla görüşür, onun hakkında bilgi toplamaya başlar. Sonra herkesin bildiği meşhur Olric çıkar ortaya. Turgut ile sürekli konuşur. Roman bu şekilde devam eder. İçindeki cümleleri ile, Turgutun ve Selim’in yaşadıkları ile hayatımda yer edinmeyi başardı. Hâlâ ara sıra açıp okurum altı çizili satırları. Okunması gereken kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. Çok zekice eleştriler hatta mühendislik bilgilerinden esintiler vardı. Canım Oğuz Atay diğer kitaplarını da okuyacağım inşallah zamanla <3