2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
Lacan'ın "diyalektik" terimini ("arzunun diyalektiği") buradaki kullanımı, arzunun, Hegelci diyalektiğin yaygın olarak öğretilen versiyonunu (olumlama, olumsuzlama, sentez) takip ettiği anlamına gelmez; Lacan'ın tanımı arzu hareket halindedir, talebin özünde var olan saplanmadan azadedir anlamına gelir.
2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
... arzunun hareketinin mantığı (aynı anda bir şeyi hem isteyip hem de istememizin mümkün olmadığı) önermeler mantığı ya da gündelik sağduyu mantığı değildir.
Reklam
2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
... talebin arzuyla değiş tokuş olması ve hareket uğruna saplanmadan vazgeçilmesi için, Lacan'ın kullandığı terim "diyalektikleştirmedir".
2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
Talep, doğası gereği, tekrarlayıcıdır. Hastanın hemen iyileşmek için olan ısrarcı ve tekrarlayıcı talebi, yerine bilinçdışının (ya da "bilinçdışı oluşumlar"ın) her bir tezahürünü merak etmesiyle, bir şeylerin harekete geçmesine bırakır, kendisini yeni sürçmelere ve bunun araştırılmasına iliştirir. Kısacası hastanın talebi yerini, hep hareket halinde olan, yeni nesneler arayan, oraya buraya konan ama asla sabit kalmayan arzuya bırakır. Bir anlamda, hasta talebi arzuyla değiştirmiştir: tabii ki bu, hastalar analistlerinden yorum, tanınma, onaylanma vb. aracılığıyla daha ileri taleplerde bulundukları sürece tamamlanmış değildir. Ama hasta belirli talepleri bırakmaya hazır hale gelmiştir ve bir talep daima bir şey üzerine bir tür saplanmayıyı içerir (bu şey bir kişinin onsuz yapamayacağını hissettiği ve tekrar tekrar sorduğu/istediği bir şeydir.). Böylece hasta arzu için, arzunun metonomisinden doğan haz için, bu belirli saplanmadan vazgeçmiştir; buradaki "metonomi" terimi sadece arzunun bir nesneden diğerine olan hareketini, arzunun kendisinin tam da aralıksız bir kayma veya hareketi içerdiğini ifade eder. Arzu kendi başına bir amaçtır: o sadece daha çok arzu arar, belli bir nesneye saplanmayı değil.
2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
Lacan, analizanlarının söylemlerindeki harflere/mektuplara, bilinçli olarak ne demek istedikleri ya da neyi söylemeye niyetlendiklerinin karşıt olarak aslında ne söylediklerine çok dikkat etmiştir. Onların ne söylediklerini anlamış olduğunu asla göz önüne almayarak kendisinin de onlarla aynı dili konuştuğu izlenimini asla vermeyerek, konuşmalarındaki belirsizliklere ve satır aralarında kendilerini ifade eden şeylere dikkat çekerek, Lacan adeta, yeni anlamların doğması ve aslına bakılırsa ne söyledikleri hakkında, niye söyledikleri hakkında ya da hatta ağızlarını açtıklarında kimin konuştuğu hakkında bile çok az fikirleri olan analizanlarının bunun farkına varması için bir alan sağlamıştır.
2. Hastayı Terapötik Sürece Dahil Etmek
Lacan'ın 1950'lerde Freud'a dönüş olarak adlandırdığı şey, o sıralar "ego psikolojisi" nde günümüzde ise pek çok psikolojik ve psikanalitik ekolde hala çok yaygın olarak egoya/benliğe yapılan vurgunun aksine, bilinçdışının önemine bir dönüşü içermektedir. Özü itibariyle kendimizin bir parçası olarak gördüğümüz, "ben"dediğimizde atıfta bulunduğumuz, benlik-imgemize uyan bir şey olduğu sürece benlik, yabancı telâkki ettiğimiz her şeyi, sorumluluğunu reddettiğimiz dil sürçmeleriyle ortaya çıkan her düşünceyi ve her arzuyu (dil sürçmesi, sakarlıklar, vb.) dışarıda bırakır. Freud gibi, Lacan'da hastaların ne dediğinden çok aslında ne söylediğine ayrıcalık tanıyarak benlik karşısında önceliği bilinçdışına tahsis etmektedir.
Sayfa 55-6Kitabı okudu
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.