Çok net ve açık olarak söylüyorum; Türkiye'nin salih ve muslih idarecilere ihtiyacı vardır. Problemler orada düğümlendiği için tek çare olarak, ilk ve acil çare olarak bunu da söyleyebiliriz. Salih ve muslih. Mü’min ve muttakî.
Bir milleti yıkmak, bir orduyu mağlup etmek için sadece silah kullanılmaz. Psikolojik silahlar da vardır. İşin daha başka tarafları da vardır. O bakımdan islâm ilmin her çeşidini cok muhterem saymıştır.
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive
Medresesiz cami olmaz. medresiz cami tek kollu ceket, tek ayaklı pantolon, tek kanatlı kuş, tek bacaklı adam gibidir. Olmaz!
İbadetle ilim, ilimle irfan, mektep ve cami bir arada olacak. Bir cami yapsanız 4 tane minaresi on tane şerefesi olsa yanında medresesi yoksa caminiz eksiktir, yarımdır.
Cami yaptınız erkekler kısmı var, kadınlar kısmı yok; eseriniz yarımdır.
Beni Gaziantep'te bir camiye götürdüler. Osmanlı mimarisine uygun.
"Nasıl hocam? Beğendiniz mi?" diye sordular.
"Kadınlar kısmı nerede?" dedim.
"Yok" dediler.
" O halde caminiz yarım." dedim.
Cami bitiyor ama aslında yarım.
Hanımlarını, kızlarını İslâmî terbiye ile yetiştiremeyen bir il, hiç tam olur mu? Olmaz!
"Geç farkettik taşın sert olduğunu. Şu insanı boğar, ateş yakarmış. Her geçen günün bir dert olduğunu, insan böyle olayları yaşadıktan sonra anlarmış." diyeceğiz yani.