Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
yazmaz zalım Leyla
"Gözlerinden, gözlerinden öperim Bir umudum sende Anlıyor musun? " Ha, sahi bu sende var mı ? Yoksa göndereyim. Hemen yaz, hakikat mektup beklemektir! Patlamak, kendi kendini bitirmek, gebermektir. Öpeğim canım... 23 Eylül 1955
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dert etmeme yolları:
1. Rahat ve Ilımlı İnsanların Çok Başarılı Olamayacakları Düşüncesini Bırakın; 2. Sevgi Kapasitenizi Geliştirin; 3. Unutmayın: Öldüğünüz Zaman, Yapılacak İşler Listeniz Hâlâ Dolu Olacaktır; 4. Kimsenin Sözünü Kesmeyin; Cümlesini Siz Bitirmeyin; 5. Birisine Bir İyilik Yapın... Ve Kimseye Bundan Bahsetmeyin; 6. Bırakın İlgiyi Başkaları Toplasın; 7.
23.2.1963 BİR BABANIN ŞİKÂYETLERİ
İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı. Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat kat.. Yüz yıllardan beri kâbusa,
Sayfa 92 - İletişim Yayınları, Mayıs 2018 PDFKitabı okudu
Kaktüs Çiçekleri Gibi...
Açlık grevinin sanırım 23-24. günleriydi, dışarıda bizlerden haber almak için bekleşen yakınlarımıza ‘mektup yazın, içeri vereceğiz’ demişler. Annecim kısacık bir mektup yazmıştı, kenarına da dikenli bir kaktüs çiçeği iliştirerek… Keşke o aramaların birisinde paramparça edilip yok edilmeseydi, buraya bir fotoğrafını koyabilseydim o mektubun… Annecim mektubunda kaktüs çiçeklerinden bahsediyor ve onların susuz çöllerde bile açtıklarını, dayanıklılıklarının ne kadar hayranlık verici olduğunu anlatıyordu, bize de ‘kaktüs çiçekleri gibi dayanıklı olmamız’ı, o koşullarda bile yaşama sımsıkı tutunmamızı dilediğini iletiyordu o kısacık mektubunda…
Sayfa 42 - Dipnot Yayınları
23 Ağustos
Bune büyük bir şansızlık wilhelm! Aktif olan ruhum artık hosnutsuzluga düştü. Bosta kalamıyorum ve işimede koyulamiyorum. Artık düşünemiyorum artık doğanın guzelliklerine karşı hiç bir hissim yok ve kitaplarda bana anlamsız geliyorlar. Kendimizden vazgeçtiğimiz zaman tamamen kayboluyoruz. Defalarca normal bir işçi olmayı diledim işte o zaman sabah uyumanın bir amacı bir umudu bir sebebi olurdu. Zaman Albert'ı kağıtların arasına gömülmüş bir şekilde gördüğüm zaman ona gıpta ediyorum çünkü onun yerinde olsam mutlu olabilirdim. Genellikle bu duygudan yola çıkarak bakana bir mektup yazmak istiyorum ve belki de senin alacağımı düşündüğüm düşündüğün işi almak istiyorum . Enim ki o işi alabilirim. Bakan çok uzun zamandan beri bana olan ilgisini gösterdi. Ve defalarca beni onunla çalışmaya devam etti. Sadece bir saatlik bir iş. Arada sırada atın masalı benim aklıma tekrar geliyor. Özgürlüğünden yorgun düşerek kendisinin egerlenmesine izin veriyor ve cayirlarda ölene kadar birileri ona biniyor. Bundan ne anlamam gerektiğini bilmiyorum . Çünkü bu değişimin oluşturduğu kaygı benim hayatım boyunca hayatın alanında beni takip edecek huzursuz ruhumun oluşturduğu bir sonuç degil mi?
Reklam
İntihar..
"Mutfağa döndü, duvardan takvimi indirdi. 23 Eylül'ü seçti, o gün Ed'in doğum günüydü, tarihin karşısına "J" yazdı. Bunu yaptığında 9 Eylül'dü, böylece işlerini düzene koymak için iki haftalık bir süre kalıyordu. Yapacak yığınla iş vardı - eski faturalar ödenecek, yeni bir vasiyetname yazılacak, ev temizlenecek, Billy'nin dört yıllık eğitimi garantilenecek; çocuklara, kendi anne babasına, Ed'in annesine mektup yazılacak... bu böyle uzayıp gidiyordu.
Sayfa 15 - Metis Yayıncılık - Roald Dahl - "Son Perde" Anna Greenwood ile Ed Cooper (vefat eden eşi)
224 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.